Nedir Bu Manyetizma?
Manyetizma kısaca sizin yaydığınız enerjinin herhangi bir psişik gücünüzle olan uyumudur. Örnek vermek gerekirse; teta dalgasını yayan bir insan kendisini bu dalga enerjisiyle çepeçevre sararsa telepati yeteneğini en üst seviyede çok rahat kullanır. Gerek zihin kontrolü,gerek oto telkin,gerek subliminal mesaj gerekse düşünce okumada. Teta dalgası sizin her türlü psişik güçte erişeceğiniz en verimli dalga boyutu.
Teta Dalgasını Nasıl Elimizde tutarız?
Bu ilk başlayanlar için çok kısa süreli olur öyleki anlık bi durum gibi bir durumdur. Uyku ile uyanıklık arasındaki ince çizgi durumunda beyninizin yaydığı enerji dalgası teta dalgasıdır. Daha önceki makalemde sizlere çapalamadan bahsetmiştim. Eğer bu çapalamada kendinizi geliştirdiyseniz işiniz çok basit. Yapmanız gerek o anı yakalayıp çapalamak ve kullanıcak ana saklamanızdır.
Teta Dalgası Nasıl Çoğaltılır?
Gene bir önceki makalemde bahsettiğim özel alan bölgemize girip bu bölgede, yaptığımız teta dalgası çapalamamızı aktif ediyoruz. Bu aktif etme işlemi sizde derin duygular uyandırabilir. Ama akışına bırakın ve o duyguların akıp gitmesine izin verin. ''TESLİM OLUN''. Sonra bu teta dalgamızın masmavi bir enerjiye dönüşüp özel alan bölgemize bir hava dalgası gibi yayıldığını hayal edin. Bu teta hava dalgası heryerde! Sonra bu anı iyice hissedin. Derin derin nefeslerle içinize çekin mavi teta hava dalgasını. İçinize giriyor ve sizin oksijeniniz o oluyor. Bu şekilde hem enerjimizi arttırıyoruz,hemde teta dalgamızda daha fazla kalmamızı sağlıyoruz. Bu mavi teta hava dalgasını içinize yeteri kadar çektiğinize inandığınızda gözlerinizi açıp özel alanızdan çıkabilirsiniz.
Size Vereceği Hazzı Görünce Mutlulukdan Uçucaksınız!
Şaka yapmıyorum. Zihninizin hiç bu kadar berrak ve kullanışlı olduğunu farkedemediğiniz için kendinizi sorgulayabilirsiniz. Boşverin. Siz artık teta dalgasının içindesiniz. Bu enerjinizi kullanacağınız Telepatik eyleme odaklanın ve ne yapacaksanız onu yapın. Alacağınız verim daha önce yaptıklarınızdan daha yüksek bi verim olucaktır.
Bu durum sınırsız değildir. Gün sonuna doğru etkisini kaybedebilir. Fakat en azından artık çoğaltabiliyoruz. Bu bile müthiş birşey bana göre.
Bunu denedim şahsım adına. Çok güzelde verim aldım. Benim bu dalga boyutunda durmam yaklaşık olarak 4,5 - 5 saat sürdü. Yaptığım telepatik eylemse çok küçük bi ayartma hareketiydi. Bunun etkisi kişide adeta şok etkisi yarattı. Normal giden bir muhabbet bir anda farklı yerlere kaydı ve sonuç olarak bu durumun ne kadar etkili olduğunu gördüm =) =)
Bunu sizde benim deneyimlediğim şekilde yaşar mısınız size kesin birşey söyleyemem. Sonuçta hepimizin iç dünyası ve odaklanma durumumuz farklı.
Bir önceki Telepati Üzerine Makalem konusunu okuduyup anladıkdan sonra bunu okumanız ve anlamaya çalışmanız daha doğru bi hareket olucaktır kanımca. Çünkü daha önce yazdığım şeyleri buraya tekrar yazmak çok uzun sürerdi.
''Ayartma tekniği ise imajinasyon yeteneğinizin gücüne dayanır. Dokunma imajinasyonu,Tatma,Koklama,Duyma imajinasyonu falan.'' Yaratıcılığınızıda kullanarak ve bu tekniğide elinizin altında bulundurarak kolay yoldan bazı hayati problemleri lehinize çevirebilirsiniz.
Ha bu arada belirtmekte yarar var. Bu tekniği kendim buldum. Bazı teknikler zaten vardı. Onların kaynağı Beynin Gizli Güçleri kitabıdır. Bu kitapdaki bu teknikleri kendi yaratıcılığımla harmanlayarak bunu elde ettim. Sırf kendim verim aldım diye yazıyorum. Eğer kendiniz bazı şeyleri aşmadan denerseniz,yani ham bir şekilde denerseniz tabii verim alamazsınız. Biraz pişmek lazım bu teknikde başarı yakalamak için kısacası =)
Manyetizma kısaca sizin yaydığınız enerjinin herhangi bir psişik gücünüzle olan uyumudur. Örnek vermek gerekirse; teta dalgasını yayan bir insan kendisini bu dalga enerjisiyle çepeçevre sararsa telepati yeteneğini en üst seviyede çok rahat kullanır. Gerek zihin kontrolü,gerek oto telkin,gerek subliminal mesaj gerekse düşünce okumada. Teta dalgası sizin her türlü psişik güçte erişeceğiniz en verimli dalga boyutu.
Teta Dalgasını Nasıl Elimizde tutarız?
Bu ilk başlayanlar için çok kısa süreli olur öyleki anlık bi durum gibi bir durumdur. Uyku ile uyanıklık arasındaki ince çizgi durumunda beyninizin yaydığı enerji dalgası teta dalgasıdır. Daha önceki makalemde sizlere çapalamadan bahsetmiştim. Eğer bu çapalamada kendinizi geliştirdiyseniz işiniz çok basit. Yapmanız gerek o anı yakalayıp çapalamak ve kullanıcak ana saklamanızdır.
Teta Dalgası Nasıl Çoğaltılır?
Gene bir önceki makalemde bahsettiğim özel alan bölgemize girip bu bölgede, yaptığımız teta dalgası çapalamamızı aktif ediyoruz. Bu aktif etme işlemi sizde derin duygular uyandırabilir. Ama akışına bırakın ve o duyguların akıp gitmesine izin verin. ''TESLİM OLUN''. Sonra bu teta dalgamızın masmavi bir enerjiye dönüşüp özel alan bölgemize bir hava dalgası gibi yayıldığını hayal edin. Bu teta hava dalgası heryerde! Sonra bu anı iyice hissedin. Derin derin nefeslerle içinize çekin mavi teta hava dalgasını. İçinize giriyor ve sizin oksijeniniz o oluyor. Bu şekilde hem enerjimizi arttırıyoruz,hemde teta dalgamızda daha fazla kalmamızı sağlıyoruz. Bu mavi teta hava dalgasını içinize yeteri kadar çektiğinize inandığınızda gözlerinizi açıp özel alanızdan çıkabilirsiniz.
Size Vereceği Hazzı Görünce Mutlulukdan Uçucaksınız!
Şaka yapmıyorum. Zihninizin hiç bu kadar berrak ve kullanışlı olduğunu farkedemediğiniz için kendinizi sorgulayabilirsiniz. Boşverin. Siz artık teta dalgasının içindesiniz. Bu enerjinizi kullanacağınız Telepatik eyleme odaklanın ve ne yapacaksanız onu yapın. Alacağınız verim daha önce yaptıklarınızdan daha yüksek bi verim olucaktır.
Bu durum sınırsız değildir. Gün sonuna doğru etkisini kaybedebilir. Fakat en azından artık çoğaltabiliyoruz. Bu bile müthiş birşey bana göre.
Bunu denedim şahsım adına. Çok güzelde verim aldım. Benim bu dalga boyutunda durmam yaklaşık olarak 4,5 - 5 saat sürdü. Yaptığım telepatik eylemse çok küçük bi ayartma hareketiydi. Bunun etkisi kişide adeta şok etkisi yarattı. Normal giden bir muhabbet bir anda farklı yerlere kaydı ve sonuç olarak bu durumun ne kadar etkili olduğunu gördüm =) =)
Bunu sizde benim deneyimlediğim şekilde yaşar mısınız size kesin birşey söyleyemem. Sonuçta hepimizin iç dünyası ve odaklanma durumumuz farklı.
Bir önceki Telepati Üzerine Makalem konusunu okuduyup anladıkdan sonra bunu okumanız ve anlamaya çalışmanız daha doğru bi hareket olucaktır kanımca. Çünkü daha önce yazdığım şeyleri buraya tekrar yazmak çok uzun sürerdi.
''Ayartma tekniği ise imajinasyon yeteneğinizin gücüne dayanır. Dokunma imajinasyonu,Tatma,Koklama,Duyma imajinasyonu falan.'' Yaratıcılığınızıda kullanarak ve bu tekniğide elinizin altında bulundurarak kolay yoldan bazı hayati problemleri lehinize çevirebilirsiniz.
Ha bu arada belirtmekte yarar var. Bu tekniği kendim buldum. Bazı teknikler zaten vardı. Onların kaynağı Beynin Gizli Güçleri kitabıdır. Bu kitapdaki bu teknikleri kendi yaratıcılığımla harmanlayarak bunu elde ettim. Sırf kendim verim aldım diye yazıyorum. Eğer kendiniz bazı şeyleri aşmadan denerseniz,yani ham bir şekilde denerseniz tabii verim alamazsınız. Biraz pişmek lazım bu teknikde başarı yakalamak için kısacası =)
Telepati ya da uzaduyum bireyler
arasında bilinen beş duyunun yardımı olmaksızın gerçekleştiği ileri sürülen
bilgi aktarımıdır. Bir başka deyişle, telepati parapsikolojide incelenen
paranormal bir yetenek olup, bireyler arasında duyular-dışı algılama yoluyla
düşünce, fikir, duyum veya imajların aktarılmasını sağladığı ileri sürülen
tesir irtibatıdır. Terim eski Yunanca’daki “uzak” anlamına gelen tele sözcüğü ile
“etkilenme, tesir almış olma,hissetme” anlamlarına gelen patheia sözcüğünün
birleştirilmesiyle elde edilmiş olup önceden kullanılan “düşünce aktarımı”
teriminin yerini almak üzere SPR’nin kurucularından Fredric W. H. Myers
tarafından 1882’de ortaya atılmıştır. Birçok Doğu Bloğu ülkesinde telepati
yerine bio enformasyon" terimi kullanılmıştır.
Telepatide, alıcı ve verici olmak üzere en az iki kişi vardır. Tesiri gönderen ya da düşüncesini yayan, gönderen kimseye verici (agent), gönderileni almaya çalışan kişiye alıcı denir. Telepati yeteneğine sahip bazı” alıcı” telepatların diğer insanların zihinlerini okuma yeteneği oldukları söylenir. Telepati psikokinezi ile birlikte parapsikolojik araştırmanın iki temel araştırma alanını oluşturur. Bu alanda telepatiyi tam anlamıyla keşfetmek ve anlamak üzere sürdürülen birçok araştırma vardır. Telepatinin nasıl, ne yolla gerçekleştiği hakkında çeşitli varsayımlar ortaya atılmışsa da, henüz kesin bir sonuca ulaşılamamıştır.
Parapsikoloji alanında telepati kısa adı ESP (extra-sensory perception) olan duyular dışı algılamanın bir türü olarak kabul edilir. Duyular dışı algılamanın diğer tanınmış türlerinden bazıları prekognisyon ve durugörü olarak bilinir. Telepati yeteneğini test etmek üzere başvurulan çeşitli deney yöntemleri bulunmaktadır. Bunlardan en tanınmış ikisi Zener kartları ve Ganzfeld uyarımıdır.
Zener Kartları
Zener kartları parapsikoloji alanında, ESP testlerinde kullanılmak üzere 1920’de Karl Zener tarafından icat edilmiş kartlardır. Parapsikoloji alanında ilk niceliksel araştırmalarda kullanılan bu kartlara, Joseph B. Rhine çalışma arkadaşı Karl Zener’e ithafen bu adı vermiştir.
Zener kartları daire, artı, dalga, kare ve beş uçlu yıldız sembollerini içeren 25 karttan oluşan bir destedir. 1930’larda Duke Üniversitesi’nin Parapsikoloji Laboratuvarı'nda Zener kartlarıyla yapılan deneylerde, kartlar desteden tek tek çekiliyor ve deneklerden, görmedikleri bu kartlarda hangi sembollerin yer aldıklarını bilmeleri isteniyordu. Deneklerin bu testlerde başarı oranı, beş sembol olduğundan normalde % 20 olması gerekirken, başarı oranının % 20’nin üzerinde olduğu gözlemlenmiştir.[6]
Ganzfeld uyarımı
Ganzfeld uyarımı (İng. ganzfeld stimulation) Parapsikoloji laboratuvarlarındaki deneylerde denekte duyular-dışı algılamayı harekete geçirmek üzere “duyumsal yoksunluk” sağlanması (duyumsal uyaranların minimum düzeye indirildiği bir ortam sağlanması) olayına verilen addır.
Önceleri vizüel süreç testlerinde kullanılan terim, 1973 yılından itibaren psi testlerindeki uygulamalar için kullanılmaya başlanmıştır. Bu uyarım sayesinde, beş duyusunu kullanamayan deneğe paranormal algılamalar için bir çeşit fırsat ortamı yaratılmakta, denek, zorunlu olarak duyular-dışı algılama alanına itilmektedir. Fakat beklenen paranormal algılamalardan hangisinin oluşacağı bilinmez; yani denekte bir telepati fenomeni de oluşabilir, durugörü de, prekognisyon da.[7] Parapsikloglar ganzfeld uyarımını sağlamak üzere, “yüzme kabini” veya “izolasyon kabini” denilen,ısısı beden ısısına ayarlı, tuzlu suyla dolu, gürültü ve diğer uyaranlardan yalıtılmış çeşitli kabinler hazırlamışlardır.
Telepati deneylerinin yapılabilmesi için laboratuvar koşulları zorunlu değildir; halk arasında ya da aile içinde yapılan telepati deneyleri arasında en bilinen yöntem şöyle açıklanır: Dış uyaranların az olduğu (sessiz, pek ışık almayan, soğuk olmayan vs.) bir odada birkaç kişi gevşer ve zihinsel olarak konsantre olur (odaklanır). Bu kişilerden biri “verici”, diğerleri “alıcı”dır. Deneyde herhangi bir aldatmaca olmaması için verici kişi deneyden önce diğerlerine aktarmak istediği şey (görüntü, örneğin bir elma) neyse onu bir kağıda diğerlerinden gizli olarak yazmış olmalıdır. Beş veya on dakika süren odaklanma süresince verici kişi başka hiçbir şey düşünmeden aktaracağı görüntüye odaklanmalı, yani sürekli onu düşünmeli ve onu bilincinde net ve duru bir biçimde canlandırmalıdır. Alıcılar ise, vericiden gelen etkili yayının bilinçlerinde yer edebilmesi için hiçbir şey düşünmemeye, bilinçlerini bütünüyle boş tutmaya en üst düzeyde özen göstermelidirler. Başarı, vericinin odaklanma (konsantrasyon) derecesine bağlı olduğu kadar, alıcıların her türlü kaygı ve kişisel düşüncelerden uzak bir biçimde bilinçlerini boş tutabilmelerine de bağlıdır. Odaklanma bitiminde tüm alıcılar kendi önlerinde bulunan kağıda bilinçlerin hangi görüntünün belirdiğini yazarlar ve sonuçlar karşılaştırılır. Gözlemler her beş kişiden birinin iyi bir alıcı olduğunu ortaya koymuştur.
Parapsikologlar araştırmalarında telepati fenomenini çeşitli türler altında ele alırlar:
Gizli ya da gecikmelitelepati: Tesirin gönderilmesi ile alınması arasında belirli bir sürenin geçtiği, yani alıcının gecikmeli olarak aldığı enformasyon aktarımı.
Prekognitiv telepati: Bir kimsenin zihinsel durumun geleceği hakkında edinilen enformasyon aktarımı.
Hareki ya da heyecansal telepati: Uzaktan etkileme olarak da bilinen, bir kimsenin hareketlerine ilişkin duyum aktarımı
Yüksek şuur (üst şuur) telepatisi: Yüksek bilgiler ve ortak bilgelik için yüksek şuur haline geçiş sözkonusudur.
Parapsikologlar telepati deneyleri sonuçlarında şu saptamalarda bulunmuşlardır:
Telepati yer ve zamanla sınırlanamaz.
Vericinin aktifliği (konsantrasyonu) ve alıcının pasifliği başarıyı etkiler.
Hayvanlar ve bitkilerde de ESP yetenekleri mevcuttur.
Birbirine hissi bağları bulunan (anne ve çocuk, iki sevgili vs.) kimselerde sonuçlar daha başarılıdır.
İnsanlarda, zamanla körelmiş olduğu belirtilen bu yeteneğin aslında herkeste değişik derecelerde mevcut bulunduğu ve çeşitli deneme egzersizleriyle geliştirilebileceği ileri sürülür. Araştırmacılar Avusturalya’daki bazı orman kabilelerinin beş duyu dışında bir iletişim yöntemi kullandıklarını bildirmektedir. Bu araştırmacılardan biri olan Alexander Markey, Yeni Zelanda’lı Maori’lerin günümüzde hala telepati kullanarak iletişim sağlayabildiklerini yazmış olduğu bir kitabında dile getirmektedir. Benzer yöntemler Afrika kabilelerinde de, örneğin Tabu yerlilerinde kullanılmaktadır. Gizlibilimlerle uğraşanlarda (okültizmde), teozofide ve tasavvufta ustalaşmak isteyenlerin, telepati yeteneğini geliştirip kullandıkları ve bu değişik öğretilerin telapatları kendi bölgelerinde, “olgun ve keramet ehli” olarak değerlendirilmiş oldukları ileri sürülür.
Roger Luckhurst’a göre,[11] Batı kültüründe telepati kavramı esas olarak 19. yy. sonlarında ortaya çıkmıştır. Bu dönemden önce bilim fiziksel olgulara yoğunlaşmıştı ve “zihin”le pek ilgilenmiyordu. Paranormal fenomeni anlama çalışmaları esas olarak canlısal manyetizma çalışmaları ile başlamıştır. Telepati daha sora metapsişik araştırmacılarca ele alınmış ve SPR gibi derneklerin kurulmasından bir süre sonra laboratuvar koşullarında yöntemli ve sistemli bir şekilde incelenmeye başlandı. Bu alanda ilk başarılı sonuçlar, parapsikolojinin babası sayılan, Duke Üniversitesi'nden profesör J.B. Rhine tarfından elde edildi.
Örneğin Duke Üniversitesi’nde yapılan bir dizi ESP deneyinde, 1850 deneyden 558’inde başarılı sonuç alınmıştı. Bu sonuçların rastlantıya dayalı olasılık hesaplarına göre gerçekleşme olasılığı ancak 22 milyarda birdi.[12]Rhine’ın ESP ve telepati deneyleri üzerine yazdığı “Altmış Yıldan Sonra Duyular-dışı Algılama” (Extra-Sensory Perception After Sixty Years) adlı kitabı Harvard Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nce öğrenciler için akademik bir test kitabı olarak kabul edildi.[13] Rhine gibi psişik araştırmacıların başarılı sonuçlar almasından sonra telepati laboratuvar koşulları içine çekildi ve parapsikolojik araştırma kapsamında ele alınmaya başlandı.
Telepati nosyonu iki psikolojik kavrama benzemez: düşünce sokma/silme kuruntuları ve psikolojik sembiyoz(karıştırma). Bu benzerlik bazi kişilerin neden telepati fikrine kapıldığını açıklayabilir. Düşünce sokma/silme, bir psikoz, özellikle şizofreni veya şizoafektif bozukluk, semptomudur. Bu semptomu gösteren ruhsal hastalar, yanılgılı bir şekilde, düşüncelerinden bazılarının kendilerinin olmadğına inanırlar, ama başkaları (yani diğer kişiler, dünyadışı yaratıklar, ya da komplocu istihbarat ajanları) beyinlerine düşünce koymaktadır (düşünce sokma). Bazı hastalar düşüncelerin beyinlerinden alındığını veya silindiğini (düşünce silme) sanırlar. Psikozun diğer semptomları yanısıra, düşünce sokma da ilaçlı tedavi ile azaltılabilir.
Psikolojik sembiyoz (karıştırma) ise, daha az tanımlanmış bir kavramdır. Melanie Klein gibi erken psikanalistlerin yazılarında bulunan bir fikirdir. Çocuğun erken psikolojik deneyiminde (ilk bebeklik esnasında), bir yanda kendi aklı ile, öte yanda anne/baba deneyimi arasındaki farkın bilincine varamaması inancı ile ilgilidir. Aklın bu durumuna psikolojik sembiyoz(karıştırma) denir; gelişmeyle sona erer, fakat, denir ki, bazı yönleri yetişkin ruhsal işlevlerinde de bulunmaktadır. Bu düşünce sokma/silme deneyimi veya bilinçsiz anıların psikolojik sembiyozu (karıştırma) "telepati"nin bir nosyon olarak icadına ve telepatinin var olduğu inanışına yol açmış olabilir, denebilir. Şizotipal kişilik bozukluğu olan kişilerin telepatiye inanmaya yatkın oldukları fikri, psikiyatrlar ve psikologların kanaatidir ve deneysel bulgular bunu desteklemektedir.
Telepati ile empatinin farkı
Düşünceler arasında doğrudan doğruya bağlantı kurulması, iki zihin veya ruh arasında imaj, fikir, sembol tarzında ortaya çıkan tesir alış verişi olarak da tanımlanan telepati ile yine parapsikolojide kullanılan empati teriminin sık sık birbiriyle karıştırıldığı görülür. Empati (İng: empathy), birbirlerine manevi bakımdan sıkıca bağlı iki canlı arasında, duygu ve ruhsal hallerin aktarılması fenomenine ve bu psişik irtibata Parapsikoloji’de verilen addır. Kimilerince telepatik bir irtibat biçimi sayılmaktaysa da,telepatiden farkı, tanımından da anlaşılacağı gibi, empatide düşünce ve imaj aktarımının olmamasıdır.
Örneğin aralarında empati bulunan iki kişiden biri bir bedensel rahatsızlıktan acı çektiğinde diğer empatın da bedeninin aynı bölgesinde acı duyduğu görülmüştür. Gözlem ve deneyler empati halinin anne ile çocuklar arasında ve ikizler arasında daha sık gerçekleştiğini göstermiştir. Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler, empati halinin özellikle ebeveyn ile yavrular arasında gerçekleştiğini göstermektedir. Örneğin, bir deneyde, yavrularından kilometrelerce uzağa götürülen bir anne tavşanın, yavruları öldürüldüğünde acı acı bağırdığı görülmüştür. Terim, Latince'deki "iç,içine, içinde" anlamına gelen "em" öneki ile Grekçe'deki "duygu, acı, ıstırap, algılama" anlamına gelen "patheia" sözcüğünden türetilmiştir. Terimin psikolojide kullanılan anlamı ile parapsikolojide kullanılan anlamı aynı değildir.
Telepatide, alıcı ve verici olmak üzere en az iki kişi vardır. Tesiri gönderen ya da düşüncesini yayan, gönderen kimseye verici (agent), gönderileni almaya çalışan kişiye alıcı denir. Telepati yeteneğine sahip bazı” alıcı” telepatların diğer insanların zihinlerini okuma yeteneği oldukları söylenir. Telepati psikokinezi ile birlikte parapsikolojik araştırmanın iki temel araştırma alanını oluşturur. Bu alanda telepatiyi tam anlamıyla keşfetmek ve anlamak üzere sürdürülen birçok araştırma vardır. Telepatinin nasıl, ne yolla gerçekleştiği hakkında çeşitli varsayımlar ortaya atılmışsa da, henüz kesin bir sonuca ulaşılamamıştır.
Parapsikoloji alanında telepati kısa adı ESP (extra-sensory perception) olan duyular dışı algılamanın bir türü olarak kabul edilir. Duyular dışı algılamanın diğer tanınmış türlerinden bazıları prekognisyon ve durugörü olarak bilinir. Telepati yeteneğini test etmek üzere başvurulan çeşitli deney yöntemleri bulunmaktadır. Bunlardan en tanınmış ikisi Zener kartları ve Ganzfeld uyarımıdır.
Zener Kartları
Zener kartları parapsikoloji alanında, ESP testlerinde kullanılmak üzere 1920’de Karl Zener tarafından icat edilmiş kartlardır. Parapsikoloji alanında ilk niceliksel araştırmalarda kullanılan bu kartlara, Joseph B. Rhine çalışma arkadaşı Karl Zener’e ithafen bu adı vermiştir.
Zener kartları daire, artı, dalga, kare ve beş uçlu yıldız sembollerini içeren 25 karttan oluşan bir destedir. 1930’larda Duke Üniversitesi’nin Parapsikoloji Laboratuvarı'nda Zener kartlarıyla yapılan deneylerde, kartlar desteden tek tek çekiliyor ve deneklerden, görmedikleri bu kartlarda hangi sembollerin yer aldıklarını bilmeleri isteniyordu. Deneklerin bu testlerde başarı oranı, beş sembol olduğundan normalde % 20 olması gerekirken, başarı oranının % 20’nin üzerinde olduğu gözlemlenmiştir.[6]
Ganzfeld uyarımı
Ganzfeld uyarımı (İng. ganzfeld stimulation) Parapsikoloji laboratuvarlarındaki deneylerde denekte duyular-dışı algılamayı harekete geçirmek üzere “duyumsal yoksunluk” sağlanması (duyumsal uyaranların minimum düzeye indirildiği bir ortam sağlanması) olayına verilen addır.
Önceleri vizüel süreç testlerinde kullanılan terim, 1973 yılından itibaren psi testlerindeki uygulamalar için kullanılmaya başlanmıştır. Bu uyarım sayesinde, beş duyusunu kullanamayan deneğe paranormal algılamalar için bir çeşit fırsat ortamı yaratılmakta, denek, zorunlu olarak duyular-dışı algılama alanına itilmektedir. Fakat beklenen paranormal algılamalardan hangisinin oluşacağı bilinmez; yani denekte bir telepati fenomeni de oluşabilir, durugörü de, prekognisyon da.[7] Parapsikloglar ganzfeld uyarımını sağlamak üzere, “yüzme kabini” veya “izolasyon kabini” denilen,ısısı beden ısısına ayarlı, tuzlu suyla dolu, gürültü ve diğer uyaranlardan yalıtılmış çeşitli kabinler hazırlamışlardır.
Telepati deneylerinin yapılabilmesi için laboratuvar koşulları zorunlu değildir; halk arasında ya da aile içinde yapılan telepati deneyleri arasında en bilinen yöntem şöyle açıklanır: Dış uyaranların az olduğu (sessiz, pek ışık almayan, soğuk olmayan vs.) bir odada birkaç kişi gevşer ve zihinsel olarak konsantre olur (odaklanır). Bu kişilerden biri “verici”, diğerleri “alıcı”dır. Deneyde herhangi bir aldatmaca olmaması için verici kişi deneyden önce diğerlerine aktarmak istediği şey (görüntü, örneğin bir elma) neyse onu bir kağıda diğerlerinden gizli olarak yazmış olmalıdır. Beş veya on dakika süren odaklanma süresince verici kişi başka hiçbir şey düşünmeden aktaracağı görüntüye odaklanmalı, yani sürekli onu düşünmeli ve onu bilincinde net ve duru bir biçimde canlandırmalıdır. Alıcılar ise, vericiden gelen etkili yayının bilinçlerinde yer edebilmesi için hiçbir şey düşünmemeye, bilinçlerini bütünüyle boş tutmaya en üst düzeyde özen göstermelidirler. Başarı, vericinin odaklanma (konsantrasyon) derecesine bağlı olduğu kadar, alıcıların her türlü kaygı ve kişisel düşüncelerden uzak bir biçimde bilinçlerini boş tutabilmelerine de bağlıdır. Odaklanma bitiminde tüm alıcılar kendi önlerinde bulunan kağıda bilinçlerin hangi görüntünün belirdiğini yazarlar ve sonuçlar karşılaştırılır. Gözlemler her beş kişiden birinin iyi bir alıcı olduğunu ortaya koymuştur.
Parapsikologlar araştırmalarında telepati fenomenini çeşitli türler altında ele alırlar:
Gizli ya da gecikmelitelepati: Tesirin gönderilmesi ile alınması arasında belirli bir sürenin geçtiği, yani alıcının gecikmeli olarak aldığı enformasyon aktarımı.
Prekognitiv telepati: Bir kimsenin zihinsel durumun geleceği hakkında edinilen enformasyon aktarımı.
Hareki ya da heyecansal telepati: Uzaktan etkileme olarak da bilinen, bir kimsenin hareketlerine ilişkin duyum aktarımı
Yüksek şuur (üst şuur) telepatisi: Yüksek bilgiler ve ortak bilgelik için yüksek şuur haline geçiş sözkonusudur.
Parapsikologlar telepati deneyleri sonuçlarında şu saptamalarda bulunmuşlardır:
Telepati yer ve zamanla sınırlanamaz.
Vericinin aktifliği (konsantrasyonu) ve alıcının pasifliği başarıyı etkiler.
Hayvanlar ve bitkilerde de ESP yetenekleri mevcuttur.
Birbirine hissi bağları bulunan (anne ve çocuk, iki sevgili vs.) kimselerde sonuçlar daha başarılıdır.
İnsanlarda, zamanla körelmiş olduğu belirtilen bu yeteneğin aslında herkeste değişik derecelerde mevcut bulunduğu ve çeşitli deneme egzersizleriyle geliştirilebileceği ileri sürülür. Araştırmacılar Avusturalya’daki bazı orman kabilelerinin beş duyu dışında bir iletişim yöntemi kullandıklarını bildirmektedir. Bu araştırmacılardan biri olan Alexander Markey, Yeni Zelanda’lı Maori’lerin günümüzde hala telepati kullanarak iletişim sağlayabildiklerini yazmış olduğu bir kitabında dile getirmektedir. Benzer yöntemler Afrika kabilelerinde de, örneğin Tabu yerlilerinde kullanılmaktadır. Gizlibilimlerle uğraşanlarda (okültizmde), teozofide ve tasavvufta ustalaşmak isteyenlerin, telepati yeteneğini geliştirip kullandıkları ve bu değişik öğretilerin telapatları kendi bölgelerinde, “olgun ve keramet ehli” olarak değerlendirilmiş oldukları ileri sürülür.
Roger Luckhurst’a göre,[11] Batı kültüründe telepati kavramı esas olarak 19. yy. sonlarında ortaya çıkmıştır. Bu dönemden önce bilim fiziksel olgulara yoğunlaşmıştı ve “zihin”le pek ilgilenmiyordu. Paranormal fenomeni anlama çalışmaları esas olarak canlısal manyetizma çalışmaları ile başlamıştır. Telepati daha sora metapsişik araştırmacılarca ele alınmış ve SPR gibi derneklerin kurulmasından bir süre sonra laboratuvar koşullarında yöntemli ve sistemli bir şekilde incelenmeye başlandı. Bu alanda ilk başarılı sonuçlar, parapsikolojinin babası sayılan, Duke Üniversitesi'nden profesör J.B. Rhine tarfından elde edildi.
Örneğin Duke Üniversitesi’nde yapılan bir dizi ESP deneyinde, 1850 deneyden 558’inde başarılı sonuç alınmıştı. Bu sonuçların rastlantıya dayalı olasılık hesaplarına göre gerçekleşme olasılığı ancak 22 milyarda birdi.[12]Rhine’ın ESP ve telepati deneyleri üzerine yazdığı “Altmış Yıldan Sonra Duyular-dışı Algılama” (Extra-Sensory Perception After Sixty Years) adlı kitabı Harvard Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nce öğrenciler için akademik bir test kitabı olarak kabul edildi.[13] Rhine gibi psişik araştırmacıların başarılı sonuçlar almasından sonra telepati laboratuvar koşulları içine çekildi ve parapsikolojik araştırma kapsamında ele alınmaya başlandı.
Telepati nosyonu iki psikolojik kavrama benzemez: düşünce sokma/silme kuruntuları ve psikolojik sembiyoz(karıştırma). Bu benzerlik bazi kişilerin neden telepati fikrine kapıldığını açıklayabilir. Düşünce sokma/silme, bir psikoz, özellikle şizofreni veya şizoafektif bozukluk, semptomudur. Bu semptomu gösteren ruhsal hastalar, yanılgılı bir şekilde, düşüncelerinden bazılarının kendilerinin olmadğına inanırlar, ama başkaları (yani diğer kişiler, dünyadışı yaratıklar, ya da komplocu istihbarat ajanları) beyinlerine düşünce koymaktadır (düşünce sokma). Bazı hastalar düşüncelerin beyinlerinden alındığını veya silindiğini (düşünce silme) sanırlar. Psikozun diğer semptomları yanısıra, düşünce sokma da ilaçlı tedavi ile azaltılabilir.
Psikolojik sembiyoz (karıştırma) ise, daha az tanımlanmış bir kavramdır. Melanie Klein gibi erken psikanalistlerin yazılarında bulunan bir fikirdir. Çocuğun erken psikolojik deneyiminde (ilk bebeklik esnasında), bir yanda kendi aklı ile, öte yanda anne/baba deneyimi arasındaki farkın bilincine varamaması inancı ile ilgilidir. Aklın bu durumuna psikolojik sembiyoz(karıştırma) denir; gelişmeyle sona erer, fakat, denir ki, bazı yönleri yetişkin ruhsal işlevlerinde de bulunmaktadır. Bu düşünce sokma/silme deneyimi veya bilinçsiz anıların psikolojik sembiyozu (karıştırma) "telepati"nin bir nosyon olarak icadına ve telepatinin var olduğu inanışına yol açmış olabilir, denebilir. Şizotipal kişilik bozukluğu olan kişilerin telepatiye inanmaya yatkın oldukları fikri, psikiyatrlar ve psikologların kanaatidir ve deneysel bulgular bunu desteklemektedir.
Telepati ile empatinin farkı
Düşünceler arasında doğrudan doğruya bağlantı kurulması, iki zihin veya ruh arasında imaj, fikir, sembol tarzında ortaya çıkan tesir alış verişi olarak da tanımlanan telepati ile yine parapsikolojide kullanılan empati teriminin sık sık birbiriyle karıştırıldığı görülür. Empati (İng: empathy), birbirlerine manevi bakımdan sıkıca bağlı iki canlı arasında, duygu ve ruhsal hallerin aktarılması fenomenine ve bu psişik irtibata Parapsikoloji’de verilen addır. Kimilerince telepatik bir irtibat biçimi sayılmaktaysa da,telepatiden farkı, tanımından da anlaşılacağı gibi, empatide düşünce ve imaj aktarımının olmamasıdır.
Örneğin aralarında empati bulunan iki kişiden biri bir bedensel rahatsızlıktan acı çektiğinde diğer empatın da bedeninin aynı bölgesinde acı duyduğu görülmüştür. Gözlem ve deneyler empati halinin anne ile çocuklar arasında ve ikizler arasında daha sık gerçekleştiğini göstermiştir. Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler, empati halinin özellikle ebeveyn ile yavrular arasında gerçekleştiğini göstermektedir. Örneğin, bir deneyde, yavrularından kilometrelerce uzağa götürülen bir anne tavşanın, yavruları öldürüldüğünde acı acı bağırdığı görülmüştür. Terim, Latince'deki "iç,içine, içinde" anlamına gelen "em" öneki ile Grekçe'deki "duygu, acı, ıstırap, algılama" anlamına gelen "patheia" sözcüğünden türetilmiştir. Terimin psikolojide kullanılan anlamı ile parapsikolojide kullanılan anlamı aynı değildir.

Telepati, bilinen fizik ve manyetik yasalara bağlı olarak oluşmamakla birlikte, doğal olarak belirli bir yüksek ortam dahilinde hareket etmekte olan bio-manyetik dalgalara bağlı olarak ortaya çıkmakta olmalıdır. Bu dalgalar kendisine özgü yasalara uygun olarak etkilenmekte ve bir iş meydana getirmektedirler. Şimdilerde bu olayın bilinen bilgilerle karşılaştırması, ve gözlemleri yapılmaktadır. Ancak daha pek çok ilişkili konunun belirli bilgilerinin yeterince açığa kavuşturulmaları ile telepati oluşumu hakkında bazı ilkel sonuçlara varabiliriz.
Telepati ve Elektromanyetizm
Sovyet parapsikoloji öncülerinden prof. L.L Vassilyev iki mesai arkadaşı, fizyolog I.F. Tomaşevski ve psikiyatr A.V. Dubrovski ile beraber yetenekli iki kadın süje buldular: İvanovna ve Fedorova. 25 yaşlarındaydılar ve Dr. Dubrovski tarafından tedavi ediliyorlardı. Kharkov'lu genç kızdan farklı olarak İvanovna çeşitli deneylerden haberdar olmuştu. Ivanovna portatif yatağa uzanmıştı. Sağ eline bağlı olan elektrotlar, şuurlu olmayan, epidermik seviyede elektrik akımların ı kaydediyordu. Sol elde, bolana benzer bir cihaz tutuyordu. Durmadan sıkınız dedi bir ses. Her iki cihazın hasıl ettiği uyaranlar bitişik odada eğriler halinde kaydediliyordu. Genç kız uyuyunca, testere dişli eğrinin amplitüdü azalıyordu.
Üç yıl süren araştırmalarda iki genç kadın başka bir odada, sonra başka bir binada, bin kereden fazla uyudular. Ivanovna'nın balonunu laboratuvardaki işaretleri almak için kadının evinde bulunan bir radyoya bağladırlar. Yatağında yatarken onu trans'a soktular. Fedorova ile ivanovna şuurlarını kaybedip, tekrar şuurlandıkları süre arasında Vassilyev hasıl olan telepatik dalagaları yakalamaya çalışıyordu.
Vassilyev, Cazzamali dalgalarını tercih etmeye çalışıyordu. Ama vassilyev hiç bir çıtırtı işitmedi, özel dalga boyları araması boşuna oldu.
Bununla beraber çok şekilli dalagalar mevcuttu. Ivonovna, elektromanyetik dalagaların geçişine engel olmak maksatıyla Faraday kafesine konuldu. Telepatik haberleşme her zamanki gibi gene olmuştu. Araştırıcılar endişelenmeye başlamışlardı. Şayet telepati saf bir fiziksel olay olarak ortaya çıkmazsa, telepati Sovyet bilim araştırmacılarında kesin olarak çıkarılıyor demekti. Vassilyev, radyasyonları durudurabilen kurşun bi hücre yaptırdı. Telepatik verici olarak çalışan Tomaşevski, bir merdiven aracılığıyla eski bir iri buzdolabına benziyen birşeyin içine tırmandı. Civa dolu bir oluk içine girmiş olan kubbe şeklindeki kapağı kapttı. Buaraya ne bir dalga giriyor nede dışarıya ışınlanabiliyordu. Bu defa, telepatik olayın içinde bulunan Tomaşevski, Fedova'yı uyuyor olarak tahayyül etmeye başladı. Kadın derhal şuurunu yitirdi. Anlaşılıyordu ki telepatik tesir bu kurşun levhalar nedeniyle kolaylaşmıştı.

Telepati-Manyetik alanlar
Bilinen manyetik alanlar gibi davranan fakat onlar gibi fiziksel sınırlar tanımayan telepatik manyetik alanlar hakkında Vassilyev şunları söylemektedir;
D.D.İ. deneylerinden hayli önce, verici ve alıcı süjeleri yapay bir manyetik alanın merkezine yerleştirdik. Bu alan onlara yardımcı bir alan sağlamaktadır. Manyetik alanların pek şiddetli olması gerekmez; zayıf olanlar yeterlidir. Bu manyetik alanların çarpışmaları telepatiyi önemli şekilde düzeltmektedir.
Vassilyev fizyoloji çalışmaları ile canlı beden üzerindeki iyon etkileri araştırmalarından dolayı Lenin ödülünü almış ve ünü dünyaya yayılmıştır. Negatif iyonları telepatlara hiç yansıttınızmı? Sorusunu şöyle cevaplandırmıştır: çalışma ekibimiz son derece karmaşıktır. Iyonik alanlar kullandık, hatta dahada ileriye gittik. Fakat bu deyler fevkalade gizli tutulmaktadır.
Fransız fizikcisi Jacques Bergier yakınlarda şunu ifade etmiştir:
Moskova Pavlov Enstitüsü Stalin devrinden beri, telepati fikri hiçte tutulmamış olmasına rağmen D.D.İ. tezahürlerine yüksek frekanslı manyetik alanların yaptıkları etkiler üzerinde gizli araştırmalar yaptılar.
A.B.D.'nin de, Washington'lu bir elektronik mühendisi Parapsikoloji Vakfında şunları söylüyordu: mesai arakadaşlarımla beraber, yüksek frekanslı cihazların çalışmaları sırasında bazen bizde telepatik tezahürler meydana geldiğini fark ettik.

Kişiler Arasındaki Telepatide Beyin -Telepati Dalgası
Sovyet araştırıcıları, D.D.İ.teorisini işlemek için izlenecek yöntemler üzerinde her zaman anlaşma halinde bulunmamaktadırlar. Dr. İppolit Kogan, popov radyo teknoloji ve telekominikasyon grubu Bio-Enformasyon bölümü şefi, çalışmaların özellikle telepati üzerinde olması gerektiğini düşünmektedir. Esas olarak; telepati olaylarını harekete geçirebiliyoruz, o halde neden bütün çabalarımızı bu alanda toplamıyalım? Diyor.
Kendi araştırmaları ve Popov grubunun mesaisi ile sınırlanmış olmasına rağmen Kogan, büyük bir orijinalite ve keşif gösteren çok önemli deneylerin sonumlusu kişisidir. Bizzat kendisi, ilk olarak, beyin dalagaları arasında D.D.İ. tezahürlerini tecride izin veren bulma tekniğini düzenlemiştir.aynı zamanda bir matematikçi olan Kogan, ilke olarak, birbirlerinden uzak yerlerde bulunan iki kişi arasında telepatik haberleşmenin elektromanyetik dalgalarla olabileceğini göstermiştir. Bu konuda, mesai arkadaşlarının bir kısmıyla anlaşamamaktadır. Ukrayna Psikoloji Enstitüsü'nden Alexsi Guko'nun izah ettiği gibi Çoğu araştırıcı şimdi beyinin, tabiatı pek bilinmeyen ve telepatiye desteklik eden bir tip özel dalgayı hasıl ettiğine kanidirler.

Telepati ve Telepatik Dalgalar
Prof. Vassilyev, elektromanyetik dalgaların şiddetlerinin mesafeye göre azaldığını biliyordu. Bu nedenle Tomaşevski'yi bulundukları yerden 1500 km. Ötede bulunan Svastopol'a (Kırım'ın güneyinde) gönderdi. Ilk kez olarak İvonovna bir deneye katıldığının farkında değildi. Dubrovski'nin psikoterapi kliniğine sık sık geliyordu; olup bitenin farkına varmadan bir saat kadar gevezelik ediyordu... Telepatik dalgalara engel olan dünya yüzevinin eğri olması değildi, elbette. Yolcuların pek iyi bildiği bir olaydı söz konusu olan: Tomaşevski önceden kararlaştırılan deney anında hastalanmıştı. Bununla birlikte, ikinci buluşma için sağlığına kavuşmuştu. Önce, sadece Sivastopol dalgalarına konsantre oldu. Bulunduğu yerden 1500 km. Ötede, İvonovna tesbit edilen anda uyudu, oysa o sırada Dubrovski ile gevezelik edip duruyordu.
Kaderin cilvesi, yorulmak bilmeyen Vassilyev'e, elektromanyetik dalagaların telepatik tesirleri yaymaya yaramadığını ispatlayan reddi imkansız bir delil sağlamıştı. 1937'de şöyle yazıyordu: Böyle bir tastikin getireceği sorumluluğu tam anlamıyla mütrikis. Bu keşif ancak 1962'de herkesce öğrenildi, yani hayatının sonlarına doğru Zihinsel Telkin Deneyleri isimli kitabını yayınlamaya muvaffak oldu. Çoktandır beklenen bu fırtına koparıcı esere Vassilyev şu cümleyi kazımıştı:
Yapabildiğim her şeyi yaptım. Muktedir olanlar daha iyisini yapsınlar.
Telepatik dalgalar şayet kuvvetlendirilip çoğaltılırsa, diyor Polonya'lı Dr. Stfan Mauczarski, mimarlar yeni bir sorunla karşılaşacaklar. Arzu edilmeyen telepatik dalgalara karşı apartmanları tecrit etmenin yolunu bulmaya mecbur olacaklar. Elektromanyetik teoriden katiyen ayrılmayan Mauczarski müessir bir propaganda aracı olarak telepatiden söz eden nadir bilginlerden biridir.
1957'deki Uluslararası Jeofizik Yılında, Polonya heyetinin başkanı olan Mauczarski, harpten bu yana, Psi alandaki çalışmaları yayınlayan tek Polonya'lıdır. Deneylerinden sonra telepatinin, gerçekten, radyo dalgaları gibi kuvvetlendirilebilen dalga şeklinde tezahür ettiğini düşünmektedir.

Telepati ve Hava Olayları
Ruslar, kendilerine hepimizin boyun eğdiğimiz bazı tabii kuvetlerin Psi etkisiyle uyartılabileceği yada ortadan kaldırılabileceğine inanmaktadırlar. Mikhail Kuni, 8 Temmuz 1966 tarihinde, sahnede geçirdiği zor geceyi hala hatırlamaktadır. O akşam aylarca süren normal gösterilerimde yaptığım hatalar kadar hata yaptım. Bazı oyunları en iyi şekilde yapabilmek için 3 veya 4 defa tekrarlamaya mecbur oldum. Kendimi formda hisetmeme rağmen, ne irademi, nede konsantrasyonumu etkili halde tutmaya muvvafak olamadım. Nedenini biliyorum: O akşam Moskova'da korkunç bir fırtına vardı. Gök gürlediği zaman hep, hep güçlükle çalışırım. Semada şimşekler çakarken başka ne yapabilirimki? Turnedeki zamanı kullanmamız meteorolojiye göre olmuyordu; tıpkı futbolcular gibi, her zaman oynamaya mecburum.
Atmosferik şartlar sadece telepatik güce tesir etmiyor. Fırtınalar Nelya Mikhailovna'nın psiko kinezik güçlerini daima azaltır diyor Dr. Sergeyev. Sovyet parapsikologları şimdi kötü havalarda telepatlarla çalışmaktan sakınmaktadırlar.
Syracuse Hastanesi bir konferansda, şunu söyledi: P.K. Gücünün tezahürüne en elverişli an, Güneş faaliyetinin Dünya manyetik alanına girişim yaptığı zamana rastlamaktadır.
Sovyetlet manyetik alanlarla D.D.İ. arasında mevcut olabilen bağları inceliyorlar. Pulkova gözlem evinden meteorolojik gözlemleri düzenli olarak ele alıyor ve bunları telepati deneylerine girişmeden önce ihtimamla tetkik ediyorlar. (ısı durumunu, farklı günlerdeki manyetik alanlar, muhtelif şiddetdeki manyetik fırtınalar ve adi fırtınalar gibi meteorolojik olaylar
Bazan, en uygun şartlar bir araya geldiği takdirde, deneye girişmek için gece yarısını beklemektedirler. Batılılar hava şartlarını hiç gözönüne almazlar, buda bazı deneylerin yönetilmesinde neden bu kadar güçlü çekildiğini belki izah edecektir.

Telepati ve Zaman Enerjisi
Sovyetler Birliği'nin en tanınmış astrofizikcisi Dr. Nikolai Kozirev, S.S.C.B. Bilimler Akademisinin Pulkova'daki Pulkova Gözlemevi'nde görevlidir. Kendisi zaman ve zaman enerjisi konularında çalışmalar yapmaktadır.
Dr. Kozirev, telepatik fenemonlarin zaman enerjisi ile ilgili olduğunu özel çalışmaları ile kanıtlamaktadır. Zaman enerjisi ise gene çalışmaları ile gösterdiğine göre, iklim olayları ile sıkı bir şekilde ilgili olarak nicelik ve niteliksel özellikler göstermektedir.
Dr. Kozirev, bu konuda şöyle demektedir:
Telepati daima zaman'ın yoğunluğuna bağlıdır. Düşünceyi gönderenin yanında zaman incedir ve alıcının çevresinde daha yoğundur. Laboratuarlarımızda yapay olarak zamanın yoğunluğunu değiştirme deneylerine girdik. Arzumuza bağlı olarak zamanı yoğunlaştırdığımızda telepatiyide yapılabilir hale getirebiliriz.
Mevsim değişiklikleri, hava ve gök gürültüsüde zamanın yoğunluğunu etkilemektedir. Bir defasında diğer bilim adamlarına göstermek için cihazları tam hazırlamıştım ki o sırada kopan bir gökgürültüsü herşeyi alt üst etti diyor Kozirev.
Testleri keza uzak kuzeyde Murmansk'da da hazırladık. Cihazlar odada tamamen iyi bir şekilde çalıştılar. Burada, Pulkova'da deneyler yaz'a nazaran kışın daha iyi oluyor. Yazın büyümekte olan bitkilerin aktiviteleri yapmakta olduğumuz olduğumuz ölçmelere karışmaktadır. Kışın ise her yer karla kaplı olduğu zaman, reaksiyonlar çok daha kuvvetli olmaktadır. California, Douglas Laboratuarında, Dr. Wilson'da bitkilerle ilgili benzer deneyler yapmaktadır.

Telepati ve Psi-Plazma
Partiküllerin fiziki alanları ile psi-plazma alanı arasındaki ilişki ve telepatik iletişim sırasında psi-plazma alanlarının etkileşimi üzerine geliştirilen kuramı sadeleştirilmiş bir biçimde inceliyiyelim.
Partikül ve alanları ile aynı fazda olan bir psi-plazması, fiziki alanı eş biçimli (izomorfik) bir şekilde sarmalamaktadır.
Fiziki kütlenin merkezindeki gravitasyonel konstantın (Gc) değeri düştükçe, kütlenin fiziki alanı üzerinde husule getirdiği çekimde zayıflar. Fizik alanın üzerindeki çekim gücünün zayıflaması ise İpsi-plazma alanı üzerinde çekim gücü azaltır ve psi-plazma alanı genişler. İşte, kolinerji halindeki bir bedende, bedensel ritimlerin frekansı düşeceğinden, gravitasyonel konsttantın değerinin de düşmesi psi-plazma alanının genişlemesine neden olacaktır. Buda o kimsenin telepatik alıcı durumuna geçmesi demektir.
Öte yandan şok, korku ve gerilim gibi kısa süreli bir adrenerji halinden dolayı bedensel ritimlerin frekansının artması ile gravitasyonel konstantın değerinin yerel olarak bu bedende artması sözkonusu olacaktır. Bu şartlar altında, psi-plazma alanı fiziki alan tarafından sıkıca çekilerek büzülecek ve kişi telepatik verici durumuna geçecektir.
Eğer adrenerji halindeki bir kişinin alanı ile kolinerji halindeki bir başkasının alanı arasında bir bağlantı kurarsak her iki nokta arasında gravitasyonel bir potansiyel farkının doğacağını görürüz. Gravitasyonel konstantın değeri vericide daha yüksek olacağından alıcıyı daha zayıf bir şekilde sarmalayan psi-plazma alanı vericiye doğru çekilecektir.
Bu, bir kimsenin hareket ederken
kaslarını okuyarak gerçek düşüncelerini dokunma yoluyla algılamaktır.
Dokunma yoluyla Telepati çok basittir. Bunu uygulamanın birçok yolu vardır.
1)- Uygulamacı sağ eliyle, söz konusu şahsın sol elini veya sol eliyle sağ elini tutar;
2)- Uygulamacı fazla sıkmadan,, şahsın kolunu sol veya sağ taraftan tutar;
3)- Uygulamacının okuyacağı aynı düşünce üstünde yoğunlaşmış iki ayrı şahısı vardır.
Biraz çalışmayla bu egzersizler çok rahat yapılarak istenen kişiye uygulanabilir. Ve sonunda düşüncelerini okumak istediğiniz kişinin omuzuna hafif bir dokunmayla tüm düşüncelerini algılayabilirsiniz. Dokunma yoluyla Telepatiyle zaman çok iyi değerlendirilebilir. Bunu en iyi aşağıda verilen bilgileri uygulayıp kendiniz deneyerek anlayabilirsiniz.
BİRİNCİ ÇALIŞMA
SAKLI OLAN BİR EŞYAYI BULMAK
Arkadaşlarınızdan birinden gözlerinizi bir mendille bağlamasını rica edin veya ona arkanızı dönün. Sonra ona odanın gÖrünmeyecek bir yerine birşey saklamasını söyleyin, örneğin bir çakı, bir zımba» veya bir kurşun kalem.
Eşyayı saklarken arkadaşınıza: "Bu deneyi başarmam için gereldi şartlardan birincisi bana elini vermen, ikincisi tüm dikkatinle sakladığın eşyanın bulunduğu yere, sonra da eşyaya konsantre olman gerekir, ancak o zaman sakladığın şeyi bulabilirim.' demeniz gerekir.
Sonra sağ elini sol elinizin içine alıp tamamen gevşeyin. Tüm el kaslarınızı gevşetin ve arkadaşınızın elinin mümkün olduğu kadar az hareketini, az titreşimini almaya çalışın. Eğer hiçbir sinyal almazsanız, sessizce onu telkin edin: 'Düşün! Aklım eşyayı sakladığın yere ver!5. Sonra hemen arkadaşınızın sizinle iletişim kurabilmesi için öne doğru bir adım atın, hiç farketme-den elinizde oluşacak bir hareket, takip etmeniz gereken yolu size gösterecektir. Eğer hiçbir titreşim almazsanız, geri çekilin ve aksi yönde bir adım atın. Almaya başlayacağınız titreşimler iki şekilde olabilir: Bunlar, ya size açıkça yanlış istikamette olduğunuzu gösterecek bir gerileme, ya da arkadaşınız tarafından farkında olmadan iletilen net bir teşviktir. Her iki durumda da elinin kas hareketleri size eşyanın olduğu tarafı gösterecektir. Unutmayınki arkadaşınız eşyanın üstünde ne kadar yoğunlaşır-sa onu bulacağınızdan o kadar daha fazla emin olabilirsiniz.
Şimdi de saklanmış başka bir eşyayı bulmaya çalışın. Bu denemeyi birden fazla arkadaşınızla yapmanız daha kolay olur. Onlara her ikisinin de başparmakları ve küçük parmakları birbirine değecek şekilde iki elle boynunuza sarılmalarını söyleyerek daha çok sinyal alabilirsiniz.
Arkadaşlarınızın verdiği işaretleri takip ederek adım adım ilerleyin. Rahatlamanıza yardımcı olmak amacıyla gözlerinizi mümkün olduğunca uzun süre kapalı tutmalısınız. Saldı eşyaya yaklaştığuz zaman, durmanızı sağlayacak değişik bir sinyal alacaksınız. Bu omuzlarınızı etkileyen ve eşyayı almak için eğilmenizi söyleyen bir uyarı olabilir. Arkadaşlarınız şaşıracak ve büyülenecektir. Oldukça etkilenecek ve bilinçsizce size değişik deneylerde yardımcı olacaklardır.
Not: Sonraki egzersizlere geçmeden önce saklanan eşyaları bulmak için yapılan bu birinci egzersiz serisini defalarca değişik eşyalarla yapmanız ve ustalaşmanız gerekir.
İKİNCİ ÇALIŞMA - KİTABI BULMAK
Bu egzersiz bir öncekinden daha zordur. Bunda gözler bağlı değildir ve eşya da önceden bilinmektedir. Eşyamız bir kitaptır ama sorun hangi kitap olduğudur. Deney oldukça büyük bir kütüphanenin olduğu bir odada yapılır. Siz odadan çıkın. Arkadaşınız eline bir kitap alsın ve onu tekrar yerine koysun (Birkaç kişi katılabilir).
Geri döndüğünüzde arkadaşınıza veya arkadaşlarınıza seçtikleri kitap üstünde dikkatle yoğunlaşmalarını söyleyin. Sonra sız voK&en Kitaba dokunan arkadaşınızın elini tutun. Kütüphaneye doğru onunla birlikte yaklaşın, serbest olan elinizle kitaplara sıradan dokunurken yavaşça arkadaşınızın elini arkadan öne doğru sallayın. Eğer arkadaşınızın elinden hiçbir sinyal almazsanız» alt veya üst rafları da elinden bir titreşim alıncaya kadar deneyin (Doğru rafta değilseniz eli bilinçsizce yukarı veya aşağı doğru sallanır}.
Arkadaşınızın elinde çok net bir gerilme veya sıkma hissederseniz seçtikleri kitaba çok yaklaştınız demektir. Bu titreşimi hissettiğiniz anda elinizi durdurun, Sonra arkadaşınızın gerildiğini hissettiğiniz tarafa doğru elinizi kitaplar boyunca yavaşça önden arkaya doğru gezdirin (artık arkadaşınızın elini sallamaya gerek yok, tutmak yeterlidir]. Bu aşamaya geldiğinizde çok dikkatli devam edin. En ufak bir hareketi bile sezmelisiniz. Hareketi algıladığınız anda durun. Büyük bir ihtimalle eliniz seçilen kitabın üstündedir.
Bu deneyin biraz daha zor olan bir başka şekli de arkadaşınıza veya arkadaşlarınıza bir kitabın belli bir sayfasını ya da bir bölümün ilk sayfasını seçmelerini söylemek olabilir. Yine elini tutarak diğer serbest olan eli kitabın "içindekiler' kısmının üstünde gerekli sinyali alıncaya kadar bölümün her başlığında durarak gezdirin.
Not: Daha sonra gerçek düşünceleri algılayabildiğiniz zaman bir arkadaşınıza kitabın herhangi bir sayfasından herhangi bir kelimeyi tutmasını söyleyip onu tahmin edebilirsiniz.
ÜÇÜNCÜ ÇALIŞMA;
BİR KİMSENİN AKLINDAKİ BİR KELİMEYİ NASIL OKURSUNUZ?
Elinize, yazmak için bir karatahta ya da bir kâğıt alın. Arkadaşınızın sağ elini sol elinizin içine alm ve ona bir isim ya da bir kelime düşünmesini ve onun üstünde yoğunlaşmasını söyleyin.
Sonra sağ elinizdeki tebeşirle kurşun yada bir tükenmez kalemle arkadaşınızın el hareketlerini takip ederek çizgiler çizin, Bir süre sonra bu karalamalar şekil almaya başlayacaktır. Eğer arkadaşınızın el hareketlerini dikkatlice izler ve hissettiğiniz şeyin şeldini çizebilirseniz mutlaka arkadaşınızın beynindekini veya ne düşündüğünü görüntüleyebilirsiniz. Düşüncelerini okuduğunuz arkadaşınız size farkında olmadan yardım edecektir.
DÖRDÜNCÜ ÇALİŞMA TÜM DÜŞÜNCEYİ ALGILAMA
Bu deneye başlamadan önce kas hareketlerini anlama sanatında mutlaka uzmanlaşmış olmanız gerekir. Önceki egzersizlerin her birini tatbik eder ve başanrsamz aşağıdaki çalışmayı deneyebilirsiniz.
Örneğin bir şeker kutusunu elinize alıp onu açıp aranızda-kilerden birine ikram etmeniz istenebilir.
Önceki gibi, düşüncelerini okuduğunuz kimseyle aranızda dokunsal bir iletişim oluşturun. Ama bu defa tef ikHzin de tamamen gevşemiş ve rahatlamış olması gerekir. Arkadaşınızla ilgili içinizde en ufak bir şüphe varsa ona ya iyice gevşemesini öğretin, ya da genelde rahat ve sakin olan birini buiun.(Gergm, sinirli veya dağınık bir beyin, düşünceleri kötü bir şekilde ya da saniyelik aralıklarla çevresine yayar. Zaten siz bu işte daha acemisiniz, eğer arkadaşınız gerginse başaramayabilirsiniz).
Şimdi gözlerinizi kapatın ve arkadaşınızdan size ne yaptırmak istiyorsa onu düşünerek elinizi tutmasını söyleyin. Beyninizi boşaltın ve tamamıyle gevşeyin. Bu arada arkadaşınız, size yaptırmak istediği ilk hareketi düşünmelidir (örneğin 'şeker kutusunu eline almak'). Düşüncesini algıladığıız zaman, gözlerinizi açın ve dediğini yapın. Sonra gözlerinizi tekrar kapatıp önceki gibi adım adım her hareketi yapıncaya kadar tekrar edin. Daha önce de olduğu gibi yapılmaması gereken her harekete başlarken elinde bir gerileme hissedeceksiniz ve eğer doğrusunu tahmin ettiyseniz 'hadi!' mesajım alacaksınız. Büromla beraber elaade MssetMgmzffi dışımda arkadaşuuzın diştaıekte olduğu şey! de algılamaya başlayacaksınız, (o mâa aklımdan geçen kelimeleri veya o ya da bu şeyi yaparken fok görisnîilyö), Bu deney değişik amaçlarla defalarca tekrar edilmelidir. Unutmaymki siz de, arkadaşınız da tamamen gevşemiş olmalısınız. Algılamaya çalıştığınız duygu ya da düşünceyi yakaladığınız an üstünde yoğunlaşarak değil de gittikçe gevşeyerek onu uzatmaya çalışın. Sabrınızın karşılığını arkadaşınızın beyninden dökülecek gerçek düşüncelerle alacaksınız.
Bu tekniği daha ileride göreceğiniz 'Düşünceleri uzaktan algılama' olayından önce öğrenmeniz daha doğrudur. Bu arada işte yeni bir egzersiz daha.
1880'li yılların meşhur falcısı Washington Irving Bis-hop'un en gözde egzersiziydi. Kendisi gözleri kapalı bir şekilde yanında sadece yolu bilen biri olduğu halde bir at arabasını kullanabiliyordu. Sonraları bu işi otomobille yaptılar.
Bu deneyi daha az tehlikeli bir şekilde siz de yapabilirsiniz. Farzedelimki bir yere arabanızla gidiyorsunuz fakat yolu siz değil de yanınızda oturan arkadaşınız biliyor. Ona her seferinde nereden dönüleceğini, hangi yoldan gidileceğini sormak yerine elini omuzunuza veya kolunuza koydurun ve gideceğiniz yolu adım adım düşünmeye devam edin. Önünde durmanız gereken yere gelince birdenbire sinyali alıp duracaksınız.
Bu egzersiz tam tersi şekliyle de yapılabilir. Otomobili bir başkası kullanıyor ve yolu biliyor, siz onun yanında oturuyorsunuz ve elinizi onun koluna koyarak o aklındaki hareketi yapmadan siz ona söylüyorsunuz.
Sizi, bundan çok daha fazla şaşırtacak bir şey olabilir. Bir süre sonra avucunuzda bir ses dalgasının basıncını" hissedebilirsiniz. Bakın bu konuda Frank R. Young ne demiş: "Ses dalgasının üstünde bir frekans size yaklaşırsa, bu frekans, ellerinizin derisiyle algılanır ve Duyum Kayıt Merkezine ulaşır. Oradan otomatik olarak böbreküstü bezlerinize yollanır (bilinçaltı veya bilinçli olarak) ve böbreküstü bezleriniz el kaslarınıza içgüdüsel olarak aniden kasılarak hafif sarsıntılı bir şekilde kendisine uygulanan basınca tepki göstermesini emreder..." (2)
Frank R. Young, bu duyum deneyini yapmak için geceleyin yatakta uyanık olarak en zor duyulabilen sesleri dinlemeyi tavsiye ediyor. Aynı zamanda iyice gevşemeyi ve mümkün olduğu kadar uzun süre kımıldamadan öylece kalmayı da öneriyor. Eğer Dokunma yoluyla Telepati ve bu kitaptaki diğer metodlar yoluyla duyarlılığınızı geliştirebildiyseniz artık sesleri kulağınızdamı önce kaslarımızla duyabilirsin!!
'Sesi elinizle duymayacaksınız ama bir şeylerin olup bittiğini anlayabileceksiniz, kaslarınız hafifçe gevşeyecek ve sesi kulaklarınızdan çok önce haber verecektir. Böylece kastarınıza'kulaklarınızın' görevini yüldemiş olursunuz. "Körlerde bu yetenek daha da gelişmiştir." Diyerek sözlerine devam ediyor Frank R. Young.
Dokunma yoluyla Telepati çok basittir. Bunu uygulamanın birçok yolu vardır.
1)- Uygulamacı sağ eliyle, söz konusu şahsın sol elini veya sol eliyle sağ elini tutar;
2)- Uygulamacı fazla sıkmadan,, şahsın kolunu sol veya sağ taraftan tutar;
3)- Uygulamacının okuyacağı aynı düşünce üstünde yoğunlaşmış iki ayrı şahısı vardır.
Biraz çalışmayla bu egzersizler çok rahat yapılarak istenen kişiye uygulanabilir. Ve sonunda düşüncelerini okumak istediğiniz kişinin omuzuna hafif bir dokunmayla tüm düşüncelerini algılayabilirsiniz. Dokunma yoluyla Telepatiyle zaman çok iyi değerlendirilebilir. Bunu en iyi aşağıda verilen bilgileri uygulayıp kendiniz deneyerek anlayabilirsiniz.
BİRİNCİ ÇALIŞMA
SAKLI OLAN BİR EŞYAYI BULMAK
Arkadaşlarınızdan birinden gözlerinizi bir mendille bağlamasını rica edin veya ona arkanızı dönün. Sonra ona odanın gÖrünmeyecek bir yerine birşey saklamasını söyleyin, örneğin bir çakı, bir zımba» veya bir kurşun kalem.
Eşyayı saklarken arkadaşınıza: "Bu deneyi başarmam için gereldi şartlardan birincisi bana elini vermen, ikincisi tüm dikkatinle sakladığın eşyanın bulunduğu yere, sonra da eşyaya konsantre olman gerekir, ancak o zaman sakladığın şeyi bulabilirim.' demeniz gerekir.
Sonra sağ elini sol elinizin içine alıp tamamen gevşeyin. Tüm el kaslarınızı gevşetin ve arkadaşınızın elinin mümkün olduğu kadar az hareketini, az titreşimini almaya çalışın. Eğer hiçbir sinyal almazsanız, sessizce onu telkin edin: 'Düşün! Aklım eşyayı sakladığın yere ver!5. Sonra hemen arkadaşınızın sizinle iletişim kurabilmesi için öne doğru bir adım atın, hiç farketme-den elinizde oluşacak bir hareket, takip etmeniz gereken yolu size gösterecektir. Eğer hiçbir titreşim almazsanız, geri çekilin ve aksi yönde bir adım atın. Almaya başlayacağınız titreşimler iki şekilde olabilir: Bunlar, ya size açıkça yanlış istikamette olduğunuzu gösterecek bir gerileme, ya da arkadaşınız tarafından farkında olmadan iletilen net bir teşviktir. Her iki durumda da elinin kas hareketleri size eşyanın olduğu tarafı gösterecektir. Unutmayınki arkadaşınız eşyanın üstünde ne kadar yoğunlaşır-sa onu bulacağınızdan o kadar daha fazla emin olabilirsiniz.
Şimdi de saklanmış başka bir eşyayı bulmaya çalışın. Bu denemeyi birden fazla arkadaşınızla yapmanız daha kolay olur. Onlara her ikisinin de başparmakları ve küçük parmakları birbirine değecek şekilde iki elle boynunuza sarılmalarını söyleyerek daha çok sinyal alabilirsiniz.
Arkadaşlarınızın verdiği işaretleri takip ederek adım adım ilerleyin. Rahatlamanıza yardımcı olmak amacıyla gözlerinizi mümkün olduğunca uzun süre kapalı tutmalısınız. Saldı eşyaya yaklaştığuz zaman, durmanızı sağlayacak değişik bir sinyal alacaksınız. Bu omuzlarınızı etkileyen ve eşyayı almak için eğilmenizi söyleyen bir uyarı olabilir. Arkadaşlarınız şaşıracak ve büyülenecektir. Oldukça etkilenecek ve bilinçsizce size değişik deneylerde yardımcı olacaklardır.
Not: Sonraki egzersizlere geçmeden önce saklanan eşyaları bulmak için yapılan bu birinci egzersiz serisini defalarca değişik eşyalarla yapmanız ve ustalaşmanız gerekir.
İKİNCİ ÇALIŞMA - KİTABI BULMAK
Bu egzersiz bir öncekinden daha zordur. Bunda gözler bağlı değildir ve eşya da önceden bilinmektedir. Eşyamız bir kitaptır ama sorun hangi kitap olduğudur. Deney oldukça büyük bir kütüphanenin olduğu bir odada yapılır. Siz odadan çıkın. Arkadaşınız eline bir kitap alsın ve onu tekrar yerine koysun (Birkaç kişi katılabilir).
Geri döndüğünüzde arkadaşınıza veya arkadaşlarınıza seçtikleri kitap üstünde dikkatle yoğunlaşmalarını söyleyin. Sonra sız voK&en Kitaba dokunan arkadaşınızın elini tutun. Kütüphaneye doğru onunla birlikte yaklaşın, serbest olan elinizle kitaplara sıradan dokunurken yavaşça arkadaşınızın elini arkadan öne doğru sallayın. Eğer arkadaşınızın elinden hiçbir sinyal almazsanız» alt veya üst rafları da elinden bir titreşim alıncaya kadar deneyin (Doğru rafta değilseniz eli bilinçsizce yukarı veya aşağı doğru sallanır}.
Arkadaşınızın elinde çok net bir gerilme veya sıkma hissederseniz seçtikleri kitaba çok yaklaştınız demektir. Bu titreşimi hissettiğiniz anda elinizi durdurun, Sonra arkadaşınızın gerildiğini hissettiğiniz tarafa doğru elinizi kitaplar boyunca yavaşça önden arkaya doğru gezdirin (artık arkadaşınızın elini sallamaya gerek yok, tutmak yeterlidir]. Bu aşamaya geldiğinizde çok dikkatli devam edin. En ufak bir hareketi bile sezmelisiniz. Hareketi algıladığınız anda durun. Büyük bir ihtimalle eliniz seçilen kitabın üstündedir.
Bu deneyin biraz daha zor olan bir başka şekli de arkadaşınıza veya arkadaşlarınıza bir kitabın belli bir sayfasını ya da bir bölümün ilk sayfasını seçmelerini söylemek olabilir. Yine elini tutarak diğer serbest olan eli kitabın "içindekiler' kısmının üstünde gerekli sinyali alıncaya kadar bölümün her başlığında durarak gezdirin.
Not: Daha sonra gerçek düşünceleri algılayabildiğiniz zaman bir arkadaşınıza kitabın herhangi bir sayfasından herhangi bir kelimeyi tutmasını söyleyip onu tahmin edebilirsiniz.
ÜÇÜNCÜ ÇALIŞMA;
BİR KİMSENİN AKLINDAKİ BİR KELİMEYİ NASIL OKURSUNUZ?
Elinize, yazmak için bir karatahta ya da bir kâğıt alın. Arkadaşınızın sağ elini sol elinizin içine alm ve ona bir isim ya da bir kelime düşünmesini ve onun üstünde yoğunlaşmasını söyleyin.
Sonra sağ elinizdeki tebeşirle kurşun yada bir tükenmez kalemle arkadaşınızın el hareketlerini takip ederek çizgiler çizin, Bir süre sonra bu karalamalar şekil almaya başlayacaktır. Eğer arkadaşınızın el hareketlerini dikkatlice izler ve hissettiğiniz şeyin şeldini çizebilirseniz mutlaka arkadaşınızın beynindekini veya ne düşündüğünü görüntüleyebilirsiniz. Düşüncelerini okuduğunuz arkadaşınız size farkında olmadan yardım edecektir.
DÖRDÜNCÜ ÇALİŞMA TÜM DÜŞÜNCEYİ ALGILAMA
Bu deneye başlamadan önce kas hareketlerini anlama sanatında mutlaka uzmanlaşmış olmanız gerekir. Önceki egzersizlerin her birini tatbik eder ve başanrsamz aşağıdaki çalışmayı deneyebilirsiniz.
Örneğin bir şeker kutusunu elinize alıp onu açıp aranızda-kilerden birine ikram etmeniz istenebilir.
Önceki gibi, düşüncelerini okuduğunuz kimseyle aranızda dokunsal bir iletişim oluşturun. Ama bu defa tef ikHzin de tamamen gevşemiş ve rahatlamış olması gerekir. Arkadaşınızla ilgili içinizde en ufak bir şüphe varsa ona ya iyice gevşemesini öğretin, ya da genelde rahat ve sakin olan birini buiun.(Gergm, sinirli veya dağınık bir beyin, düşünceleri kötü bir şekilde ya da saniyelik aralıklarla çevresine yayar. Zaten siz bu işte daha acemisiniz, eğer arkadaşınız gerginse başaramayabilirsiniz).
Şimdi gözlerinizi kapatın ve arkadaşınızdan size ne yaptırmak istiyorsa onu düşünerek elinizi tutmasını söyleyin. Beyninizi boşaltın ve tamamıyle gevşeyin. Bu arada arkadaşınız, size yaptırmak istediği ilk hareketi düşünmelidir (örneğin 'şeker kutusunu eline almak'). Düşüncesini algıladığıız zaman, gözlerinizi açın ve dediğini yapın. Sonra gözlerinizi tekrar kapatıp önceki gibi adım adım her hareketi yapıncaya kadar tekrar edin. Daha önce de olduğu gibi yapılmaması gereken her harekete başlarken elinde bir gerileme hissedeceksiniz ve eğer doğrusunu tahmin ettiyseniz 'hadi!' mesajım alacaksınız. Büromla beraber elaade MssetMgmzffi dışımda arkadaşuuzın diştaıekte olduğu şey! de algılamaya başlayacaksınız, (o mâa aklımdan geçen kelimeleri veya o ya da bu şeyi yaparken fok görisnîilyö), Bu deney değişik amaçlarla defalarca tekrar edilmelidir. Unutmaymki siz de, arkadaşınız da tamamen gevşemiş olmalısınız. Algılamaya çalıştığınız duygu ya da düşünceyi yakaladığınız an üstünde yoğunlaşarak değil de gittikçe gevşeyerek onu uzatmaya çalışın. Sabrınızın karşılığını arkadaşınızın beyninden dökülecek gerçek düşüncelerle alacaksınız.
Bu tekniği daha ileride göreceğiniz 'Düşünceleri uzaktan algılama' olayından önce öğrenmeniz daha doğrudur. Bu arada işte yeni bir egzersiz daha.
1880'li yılların meşhur falcısı Washington Irving Bis-hop'un en gözde egzersiziydi. Kendisi gözleri kapalı bir şekilde yanında sadece yolu bilen biri olduğu halde bir at arabasını kullanabiliyordu. Sonraları bu işi otomobille yaptılar.
Bu deneyi daha az tehlikeli bir şekilde siz de yapabilirsiniz. Farzedelimki bir yere arabanızla gidiyorsunuz fakat yolu siz değil de yanınızda oturan arkadaşınız biliyor. Ona her seferinde nereden dönüleceğini, hangi yoldan gidileceğini sormak yerine elini omuzunuza veya kolunuza koydurun ve gideceğiniz yolu adım adım düşünmeye devam edin. Önünde durmanız gereken yere gelince birdenbire sinyali alıp duracaksınız.
Bu egzersiz tam tersi şekliyle de yapılabilir. Otomobili bir başkası kullanıyor ve yolu biliyor, siz onun yanında oturuyorsunuz ve elinizi onun koluna koyarak o aklındaki hareketi yapmadan siz ona söylüyorsunuz.
Sizi, bundan çok daha fazla şaşırtacak bir şey olabilir. Bir süre sonra avucunuzda bir ses dalgasının basıncını" hissedebilirsiniz. Bakın bu konuda Frank R. Young ne demiş: "Ses dalgasının üstünde bir frekans size yaklaşırsa, bu frekans, ellerinizin derisiyle algılanır ve Duyum Kayıt Merkezine ulaşır. Oradan otomatik olarak böbreküstü bezlerinize yollanır (bilinçaltı veya bilinçli olarak) ve böbreküstü bezleriniz el kaslarınıza içgüdüsel olarak aniden kasılarak hafif sarsıntılı bir şekilde kendisine uygulanan basınca tepki göstermesini emreder..." (2)
Frank R. Young, bu duyum deneyini yapmak için geceleyin yatakta uyanık olarak en zor duyulabilen sesleri dinlemeyi tavsiye ediyor. Aynı zamanda iyice gevşemeyi ve mümkün olduğu kadar uzun süre kımıldamadan öylece kalmayı da öneriyor. Eğer Dokunma yoluyla Telepati ve bu kitaptaki diğer metodlar yoluyla duyarlılığınızı geliştirebildiyseniz artık sesleri kulağınızdamı önce kaslarımızla duyabilirsin!!
'Sesi elinizle duymayacaksınız ama bir şeylerin olup bittiğini anlayabileceksiniz, kaslarınız hafifçe gevşeyecek ve sesi kulaklarınızdan çok önce haber verecektir. Böylece kastarınıza'kulaklarınızın' görevini yüldemiş olursunuz. "Körlerde bu yetenek daha da gelişmiştir." Diyerek sözlerine devam ediyor Frank R. Young.
ZİHİNSEL DİNLEYİCİYİ NASIL
KULLANACAKSINIZ?
Daha önce de söylediğim gibi her düşünce iletimi deneyimimden sonra not aldım, olay anında tam olarak ne yapmakta olduğumu yazıyordum. Bir süre sonra, bu notlan karşılaştırdığımda, ortaya başka bir şey çıktı. İşte...
Gevşeme - Ev olayında ikazı hissettiğimde, rahat ve sakindim. Görüşmeye gittiğim işte, iş benim niteliklerime bütünüyle uyuyordu ve görüşme boyunca çok rahattım. Üçüncü örneğe gelince, "mesajı" aldığımda çok güzel bir yernek yiyordum.
Yani her defasında da son derece rahattım. Anladığım kadarıyla başkalarının düşüncelerini okumaktaki başlıca sır buydu. Rahatlama konusunda bir şeyler olduğunu kolayca keşfettim, zira başkalarının düşüncelerim anlamak için kendimi bilinçli şekilde rahatlatmaya zorladığımda hiçbir şey olmadı. Ne olmuştu? Sayısız deneyden sonra, Derin Gevşeme olayını keşfetmiştim.
Çoğu kimse bütünüyle gevşeyebiîeceklerini sanırlar -tıpkı benim sandığım gibi- halbuki gerçekte bu oldukça zordur. Ama bunu denemek istiyorsanız, lütfen aşağıdakileri uygulayın;
Sakin bir odada oturun ve bakışlarınızı görüş alanınızda durmakta olan bir nesneye sabitleyerek kendinizi tüm düşüncelerden arıtmaya çalışın.
Sonra gözlerinizi kapatın ve bu nesneyi beyninizde şekillendirmeye çalışın. Eğer gözlerinizi kapattıktan sonra bu nesneyi görmeye hâlâ devam ediyorsanız, bu, sizin bütünüyle gevşediğinizi gösterir. Eğer nesne aklınızdan silinirse, bu sizin henüz gevşemediğinizi, beyninize başka görüntüler, başka sesler ve başka düşüncelerin karıştığını gösterir.
Kişilerin çoğunun beyni bu şekilde bir görüntüden diğerine, bir düşünceden diğerine geçerek oluşmuştur. Değişik düşüncelerle yüklü bir beyin başka bir kimsenin düşüncelerini alamaz.
Derin gevşemenin sonunda, düşünme şekliniz değişmez fakat eylem olarak duraklar. Herşeyden bütünüyle kopmuş ve gevşemiş olduğunuz zaman, mesajların kolayca girebileceği boş bir
kutu haline gelirsiniz. Size Derin Gevşeme tekniğini öğretmeden önce Gevşemenin ne olmadığım söylemeliyim. Herşeyden önce bir oyun değildir. Bir tarz değiştirme veya iş değiştirme olayı da değildir, "tarz değiştirme" aktif bir şeklin diğer bir şekille yer değiştirmesidir. Ama beyin düşünmeye devam eder, kaslar da çalışmaya.
Derin gevşeme- adından da anlaşıldığı gibi, tüm düşünceyi silme ve bedenin tüm kaslarını dinlendirme demektir. Daha da açıkçası, eğer başkalarının düşüncelerini okumak istiyorsanız, bilincinizi üstünüzdeki giysileri bile hatırlamayacak şekilde bo-şaltmalı ve kendinizi gevşetmelisiniz. "Yavaş yavaş başlayın" çünkü üstüne ne kadar az düşerseniz amacınıza o kadar kolay ulaşabilirsiniz.
Derin gevşemede uzman biri olmadığınız için, bu işi sık sık yapmalısınız. Gevşeme denemelerinizi başkalarından uzakta bir odada yalnız ve kapınız kapalı olarak yapmalısınız. Rahatsız edilmemeniz için sakin bir yer seçin. Eğer şehirde oturuyorsanız bazı gürültülerden kaçamazsınız, ama en azından konuşmalar, radyo, saatin tiktakları gibi rahatsız edici sesleri mümkün olduğu kadar engellemeye çalışmalısınız.
Ayrıca giysileriniz de rahat olmalıdır. Hatta ne kadar az giyinik olursanız, o kadar iyi olur. Sizi sıkan tüm giysileri çıkartmalısınız. Odada hiç hava cereyamnımn olmamasına da dikkat edin, zira üşüdüğünüzde gevşemek mümkün değildir.
Derin Gevşeme için en elverişli pozisyon, ince bir kauçuk üstünde sırt üstü yere yatıp, üzerinize de sıcaklık durumuna göre bir battaniye ya da bir pike örtmektir. Veya altında sunta olan oldukça sert bir yatağa da uzanabilirsiniz. Yatağın yumuşak olmaması gerekir zira yatağa ağırlığınızla gömülünce kaslarınızın çoğu gerilecektir.
İlk başlarda pek rahat olmadığınızı hissedebilirsiniz. Yatağınızın tahtasını çok sert bulup pozisyonunuzu sürekli değiş-tirmeye çalışacaksınız. İşte ne olursa olsun bunu yapmaktan kaçınmalısınız, çünkü özellikle kasları gevşetmek için hiç kımıldamamak gerekir. Unutmayın ki bedeninizin her hareketi kaslarınızı gerilmeye zorlar.
Yerleştiğiniz zaman, bir kaç derin nefes alm, Göğsünüzü yukarı kaldırıp yavaşça nefes verin ve gevşeyin. Bu hareketi üç - dört defa tekrar ettikten sonra normal nefes düzeninize geri dönün.
İKİNCİ ÇALIŞMA
Bu çalışma, kaslarınızı daha iyi idare edebilmeniz için onların varlığının bilincine varmaya dayanır. Bunun için kollarınızdan veya bacaklarınızdan birini uzatmakla başlayın. Tüm kaslarınızı iyice gerin ve neler olduğunu inceleyin. Uzaktaki bazı kasların da birbirlerine olan yakınlıklarından kasıldıklarım göreceksiniz.
Örneğin yumruğunuzu sıktığınızda omuzunuza kadar tüm kol kaslarınızın gerildiğini hissedersiniz. Ayak parmaklarınızı kıvırırsanız, aynı şekilde kalça kaslarınızın da gerildiğini hissedersiniz.
Bu egzersizi, vücudunuzun tüm kaslarını gerinceye kadar her uzvunuzla teker teker yapın, çünkü istediğiniz zaman onu yenmeniz gerekir.
ÜÇÜNCÜ ÇALIŞMA
Şimdi germe hareketlerine tekrar başlayın, ama bu defa yavaş yavaş yapın. Hissettiklerinizi inceleyin ve bir yere not edin. Olan biteni tam olarak anlayıncaya kadar öylece kaim, sonra yavaş yavaş kendinizi bırakın.
Gevşemenin gerçek mekanizması budur.
Günlük egzersizleriniz için yukarıdan başlamanız en doğrusu olacaktır.
Önce başınızı gevşetin -yüz kaslarınızı gevşetin, çene kaslarınızı, göz bebeklerinizi, dudaklarınızı, dilinizi, boynunuzu vs.-ve gevşeme hareketlerini aşağıya doğru devam ettirerek tamamlayın. •
Bu egzersizlere günde onbeş dakika ila yarım saat ayırın. Gevşeme olaymm sonunda kendinizi hareket etmeye hazır hissederseniz bu gevşeme zamanını on dakika veya daha da altına düşürün. Ancak tam gevşemeden hareket ederseniz bu egzers-zin hiçbir yararı kalmaz.
Bir süre sonra gevşeme sizin için bir alışkanlık haline gelecek ve vücudunuzun şu veya bu kısmı üstünde yoğunlaşmak zorunda kalmayacaksınız. İstediğiniz zaman ve yerde hiçbir özel durum gerekmeksizin gevşeyebileceksiniz.
AŞIMI DUYARLI HALE NASIL GELECEKSİNİZ?
Bedeninizi yönetmeyi, beyninizi tüm düşüncelerden arıtmayı öğrendikten sonra, vücudu ve beyni fiziksel ve beyinsel duyumlara karşı hassaslaşiırmak gerekir.
Başkalarının düşüncelerini okumak veya Dokunma yoluyla Telepati kurmak için hassaslaşmak gerekir. Bunun yöntemi yıllar önce Londra Psişik Araştırma Merkezi tarafından bulunmuştur.
Dokunma yoluyla Telepati, adından da anlaşıldığı gibi düşüncesi okunmak istenen kişiye dokunmaya dayanır. Bu yöntem, bilinçli bir şekilde uygulanırsa, belli bir süre çalıştıktan sonra, düşünceler çok net olarak algılanabilir.
SESLEMİN ELEKTRİKSEL ULAŞTIRICISI - DEMÎ
Bunun nedeni oldukça basittir. Vücut tarafından yayılan ses dalgalarının kuvvetli bir şekilde algılanabilmesi için (tıpkı görsel duyumlar gibi) özel bir hazırlık çalışması gerekir. Belki fısıldanan sözler algılanabilir ama düşüncelerin sesleri asla algılanamaz (radyoelektrik sinyallerin radyo alıcınıza ulaşmalarından önce olduğu gibi). Bir radyo alıcısında elektronik devreler ve havadaki zayıf radyoelektrik dalgalan güçlendiren» bunların alı-nabilmeleini sağlayan diğer düzenler vardır.
Deri, Dokunma yoluyla Telepati düzeyinde hassaslaşürıla-rak buna benzer bir olgu elde edilir. Milyonlarca sinir ucu yani anten ihtiva eden vücudunuzun yüzeyi kendisini saran tüm etkenlere ve çevresindeki atmosferin içerdiği elektrikli nabız atışlarına karşı aşırı duyarlı hale gelir.
Daha önce de söylediğim gibi her düşünce iletimi deneyimimden sonra not aldım, olay anında tam olarak ne yapmakta olduğumu yazıyordum. Bir süre sonra, bu notlan karşılaştırdığımda, ortaya başka bir şey çıktı. İşte...
Gevşeme - Ev olayında ikazı hissettiğimde, rahat ve sakindim. Görüşmeye gittiğim işte, iş benim niteliklerime bütünüyle uyuyordu ve görüşme boyunca çok rahattım. Üçüncü örneğe gelince, "mesajı" aldığımda çok güzel bir yernek yiyordum.
Yani her defasında da son derece rahattım. Anladığım kadarıyla başkalarının düşüncelerini okumaktaki başlıca sır buydu. Rahatlama konusunda bir şeyler olduğunu kolayca keşfettim, zira başkalarının düşüncelerim anlamak için kendimi bilinçli şekilde rahatlatmaya zorladığımda hiçbir şey olmadı. Ne olmuştu? Sayısız deneyden sonra, Derin Gevşeme olayını keşfetmiştim.
Çoğu kimse bütünüyle gevşeyebiîeceklerini sanırlar -tıpkı benim sandığım gibi- halbuki gerçekte bu oldukça zordur. Ama bunu denemek istiyorsanız, lütfen aşağıdakileri uygulayın;
Sakin bir odada oturun ve bakışlarınızı görüş alanınızda durmakta olan bir nesneye sabitleyerek kendinizi tüm düşüncelerden arıtmaya çalışın.
Sonra gözlerinizi kapatın ve bu nesneyi beyninizde şekillendirmeye çalışın. Eğer gözlerinizi kapattıktan sonra bu nesneyi görmeye hâlâ devam ediyorsanız, bu, sizin bütünüyle gevşediğinizi gösterir. Eğer nesne aklınızdan silinirse, bu sizin henüz gevşemediğinizi, beyninize başka görüntüler, başka sesler ve başka düşüncelerin karıştığını gösterir.
Kişilerin çoğunun beyni bu şekilde bir görüntüden diğerine, bir düşünceden diğerine geçerek oluşmuştur. Değişik düşüncelerle yüklü bir beyin başka bir kimsenin düşüncelerini alamaz.
Derin gevşemenin sonunda, düşünme şekliniz değişmez fakat eylem olarak duraklar. Herşeyden bütünüyle kopmuş ve gevşemiş olduğunuz zaman, mesajların kolayca girebileceği boş bir
kutu haline gelirsiniz. Size Derin Gevşeme tekniğini öğretmeden önce Gevşemenin ne olmadığım söylemeliyim. Herşeyden önce bir oyun değildir. Bir tarz değiştirme veya iş değiştirme olayı da değildir, "tarz değiştirme" aktif bir şeklin diğer bir şekille yer değiştirmesidir. Ama beyin düşünmeye devam eder, kaslar da çalışmaya.
Derin gevşeme- adından da anlaşıldığı gibi, tüm düşünceyi silme ve bedenin tüm kaslarını dinlendirme demektir. Daha da açıkçası, eğer başkalarının düşüncelerini okumak istiyorsanız, bilincinizi üstünüzdeki giysileri bile hatırlamayacak şekilde bo-şaltmalı ve kendinizi gevşetmelisiniz. "Yavaş yavaş başlayın" çünkü üstüne ne kadar az düşerseniz amacınıza o kadar kolay ulaşabilirsiniz.
Derin gevşemede uzman biri olmadığınız için, bu işi sık sık yapmalısınız. Gevşeme denemelerinizi başkalarından uzakta bir odada yalnız ve kapınız kapalı olarak yapmalısınız. Rahatsız edilmemeniz için sakin bir yer seçin. Eğer şehirde oturuyorsanız bazı gürültülerden kaçamazsınız, ama en azından konuşmalar, radyo, saatin tiktakları gibi rahatsız edici sesleri mümkün olduğu kadar engellemeye çalışmalısınız.
Ayrıca giysileriniz de rahat olmalıdır. Hatta ne kadar az giyinik olursanız, o kadar iyi olur. Sizi sıkan tüm giysileri çıkartmalısınız. Odada hiç hava cereyamnımn olmamasına da dikkat edin, zira üşüdüğünüzde gevşemek mümkün değildir.
Derin Gevşeme için en elverişli pozisyon, ince bir kauçuk üstünde sırt üstü yere yatıp, üzerinize de sıcaklık durumuna göre bir battaniye ya da bir pike örtmektir. Veya altında sunta olan oldukça sert bir yatağa da uzanabilirsiniz. Yatağın yumuşak olmaması gerekir zira yatağa ağırlığınızla gömülünce kaslarınızın çoğu gerilecektir.
İlk başlarda pek rahat olmadığınızı hissedebilirsiniz. Yatağınızın tahtasını çok sert bulup pozisyonunuzu sürekli değiş-tirmeye çalışacaksınız. İşte ne olursa olsun bunu yapmaktan kaçınmalısınız, çünkü özellikle kasları gevşetmek için hiç kımıldamamak gerekir. Unutmayın ki bedeninizin her hareketi kaslarınızı gerilmeye zorlar.
Yerleştiğiniz zaman, bir kaç derin nefes alm, Göğsünüzü yukarı kaldırıp yavaşça nefes verin ve gevşeyin. Bu hareketi üç - dört defa tekrar ettikten sonra normal nefes düzeninize geri dönün.
İKİNCİ ÇALIŞMA
Bu çalışma, kaslarınızı daha iyi idare edebilmeniz için onların varlığının bilincine varmaya dayanır. Bunun için kollarınızdan veya bacaklarınızdan birini uzatmakla başlayın. Tüm kaslarınızı iyice gerin ve neler olduğunu inceleyin. Uzaktaki bazı kasların da birbirlerine olan yakınlıklarından kasıldıklarım göreceksiniz.
Örneğin yumruğunuzu sıktığınızda omuzunuza kadar tüm kol kaslarınızın gerildiğini hissedersiniz. Ayak parmaklarınızı kıvırırsanız, aynı şekilde kalça kaslarınızın da gerildiğini hissedersiniz.
Bu egzersizi, vücudunuzun tüm kaslarını gerinceye kadar her uzvunuzla teker teker yapın, çünkü istediğiniz zaman onu yenmeniz gerekir.
ÜÇÜNCÜ ÇALIŞMA
Şimdi germe hareketlerine tekrar başlayın, ama bu defa yavaş yavaş yapın. Hissettiklerinizi inceleyin ve bir yere not edin. Olan biteni tam olarak anlayıncaya kadar öylece kaim, sonra yavaş yavaş kendinizi bırakın.
Gevşemenin gerçek mekanizması budur.
Günlük egzersizleriniz için yukarıdan başlamanız en doğrusu olacaktır.
Önce başınızı gevşetin -yüz kaslarınızı gevşetin, çene kaslarınızı, göz bebeklerinizi, dudaklarınızı, dilinizi, boynunuzu vs.-ve gevşeme hareketlerini aşağıya doğru devam ettirerek tamamlayın. •
Bu egzersizlere günde onbeş dakika ila yarım saat ayırın. Gevşeme olaymm sonunda kendinizi hareket etmeye hazır hissederseniz bu gevşeme zamanını on dakika veya daha da altına düşürün. Ancak tam gevşemeden hareket ederseniz bu egzers-zin hiçbir yararı kalmaz.
Bir süre sonra gevşeme sizin için bir alışkanlık haline gelecek ve vücudunuzun şu veya bu kısmı üstünde yoğunlaşmak zorunda kalmayacaksınız. İstediğiniz zaman ve yerde hiçbir özel durum gerekmeksizin gevşeyebileceksiniz.
AŞIMI DUYARLI HALE NASIL GELECEKSİNİZ?
Bedeninizi yönetmeyi, beyninizi tüm düşüncelerden arıtmayı öğrendikten sonra, vücudu ve beyni fiziksel ve beyinsel duyumlara karşı hassaslaşiırmak gerekir.
Başkalarının düşüncelerini okumak veya Dokunma yoluyla Telepati kurmak için hassaslaşmak gerekir. Bunun yöntemi yıllar önce Londra Psişik Araştırma Merkezi tarafından bulunmuştur.
Dokunma yoluyla Telepati, adından da anlaşıldığı gibi düşüncesi okunmak istenen kişiye dokunmaya dayanır. Bu yöntem, bilinçli bir şekilde uygulanırsa, belli bir süre çalıştıktan sonra, düşünceler çok net olarak algılanabilir.
SESLEMİN ELEKTRİKSEL ULAŞTIRICISI - DEMÎ
Bunun nedeni oldukça basittir. Vücut tarafından yayılan ses dalgalarının kuvvetli bir şekilde algılanabilmesi için (tıpkı görsel duyumlar gibi) özel bir hazırlık çalışması gerekir. Belki fısıldanan sözler algılanabilir ama düşüncelerin sesleri asla algılanamaz (radyoelektrik sinyallerin radyo alıcınıza ulaşmalarından önce olduğu gibi). Bir radyo alıcısında elektronik devreler ve havadaki zayıf radyoelektrik dalgalan güçlendiren» bunların alı-nabilmeleini sağlayan diğer düzenler vardır.
Deri, Dokunma yoluyla Telepati düzeyinde hassaslaşürıla-rak buna benzer bir olgu elde edilir. Milyonlarca sinir ucu yani anten ihtiva eden vücudunuzun yüzeyi kendisini saran tüm etkenlere ve çevresindeki atmosferin içerdiği elektrikli nabız atışlarına karşı aşırı duyarlı hale gelir.
İyi bir algılayıcı olmak için ilk
adım,şuurlu zihnimizi sakinleştirmeyi öğrenmektir.Bu çalışmalardan zevk
almasını bilmelisiniz çünkü bir oyun gibidir.Her hangi bir alıştırma üzerinde
çok zaman harcamayın çünkü aynı alıştırmayı tekrar tekrar yapmak yerine,çabucak
birinden diğerine geçmek daha iyidir.Bu alıştırmaları kesinlikle kendinizi
zorlamdan,rahat ve huzurlu bir zihinle yapmalısınız.Yorgun yada keyifsiz
olduğunuz zamanlarda kesinlikle alıştırma yapmayın.Sıkıntı,stres ve her türlü
heyecansal halleriniz telepati yeteneğinizin su üstüne çıkmasına engel olur.Bu
nedenle mümkün olduğunca sakin bir şuur hali içinde çalışmalarınızı
sürdürün.Parapsikoloji Laboraturlarında yapılan çalışmalarda,telepati
alıştırmalarını sakin bir zihinle yapmayan araştırmacıların psişik
güçlerini,yanlış cevaplar verecek şekilde kullandıkları tespit edilmiştir.Bu
durumda insanlar,psişik yeteneklerini çalışmaya katmadan rasgele yaptıkları
tahminlerin ötesine geçememişlerdir.Telepatik alış,özellikle duygusal olarak
birbirlerine yakın olan kişilerin arasında daha kolay ortaya
çıkabilmektedir.Psişik çalışmalarınızı sürekli aynı odada yapınız.Böylece
odanız sizin enerjilerinizle dolar ve başka enerjiler orada barınamaz.Odanızın
aurası gün geçtikçe daha yüksek seviyeli bir hal alacaktır.Çalışma yaptığınız
odanın aurasını düşürmemek için kesinlikle,o odada münakaşalara girmeyin,
kızgınlık, öfke, kin, kıskançlık gibi negatif enerjileri odanızda üretmeyin ve
başkalarının da üretmesine izin vermeyin. Fırsat buldukça odanızda pozitif
enerji yayma çalışması yapın. Gevşedikten sonra tüm odanızı temizleyecek olan
sevgi,şefkat,merhamet gibi pozitif yüklü enerjilere konsantre olun.Odanızda
özellikle çalışmadan bir saat önce sadece mavi bir ışık yakın. Mavi rengin
enerjileri polarize etme özelliği vardır. Ruhsal olgunluğunuz arttıkça sizi
saran biyomanyetik enerji alanınız yani auranız da buna bağlı olarak
güçlenecektir.Bu da bilgilerinizin artmasıyla doğru orantılıdır.Auranızı
güçlendirici imajinasyon ve telkin çalışmalarında bulunun.Kendinizi pozitif bir
enerji alanıyla sarabilirsiniz.Bunu yapmak için gözlerinizi kapatın,gevşeyin ve
kendinizi parlak bir ışıkla çepeçevre kuşatılmış olarak imajine edin.Beyaz
ışığın,hem ön hemde arkanızdan genişleyerek başınızın üstünden geçtiğini ve
ayaklarınızın altına kadar sizi kuşatmasını isteyin.Beyaz ışık olumsuzlukları
yok etme gücüne sahiptir.Koruyucu bir kalkan görevi yapar.
Bu uygulama için bir verici ve bir alici gerekiyor.İlk olarak verici ve alicinin birer kağıt kalemi olmalı.Verici çizmeyi kararlaştırdığı nesneyi önce zihnide çizmeli sonra kağıda çizmeye başlamalı,çizerken de onu alıcının zihnine yansıttığını düşünmelidir. Alıcı ilk zihinsel görüntüyü alınca çizmeye başlamalıdır. İlk telepati denemesinde alıcının çizdiği,vericininkinin aynısı olmasına gerek yoktur,sadece mantıksal bir benzerlik olması bile yeterlidir.
İnsanlarda telepatik yeteneğin bulunup bulunmadığının ortaya çıkarılması ile ilgili,laboratuarlarda yapılan denemelere çok benzer bir testte budur.Eğer bu çeşit bir denemeden daha önce geçmediyseniz,telepati çalışmalarınıza başlamadan önce bunu uygulamanız isabetli olacaktır.Her şeyden önce zihni tüm düşüncelerden arındırmalısınız.Teste başlamadan önce birkaç dakika tam bir sessizlik ve sükunet içinde bedeninizi ve zihninizi dinlendirmelisiniz.Test için kağıt,kalem,bir takım Zener kartı (Zener kartınız yoksa kendiniz de yapabilirsiniz.Yeter ki ters çevirdiğinizde ön yüzlerinde hangi şeklin bulunduğu belli olmasın.Bunlar üzerlerinde beş ayrı şekil 'artı-daire-kare-yıldız-dalgalı' taşıyan 25'lik bir deste karttır.),sessiz bir oda,iki iskemle,bir küçük masa gereklidir.Süjeyi rahat bir iskemleye ve odanın bir ucuna oturtun.Test sırasında alıcıyla verici arkaları birbirine dönük olarak oturmalıdırlar. Göndericinin önünde, üzerinde Zener kartları bulunan küçük masa ve her iki süjenin elinde birer kalem bulunmalıdır.Verici süje kartları karıştırarak, içlerinden birini zihnine projekte ettiğini hissedince kalemiyle (hazır olduğunu belirtmek için) masaya bir defa vuracak.Bunun üzerine alıcı süje,vericinin zihnine hangi şeklin projekte edilmiş olduğunun 'görmeye'çalışacaktır.Bunu gördüğü zaman,alıcı süje önündeki (yada elindeki) kağıda yazacak ve bunu belirtmek için kalemiyle bir yere vuracak ki,verici zaman geçirmeden ikinci kart konsantre olsun ve deney bu şekilde 25 kart tamamlanıncaya kadar devam etsin. Her bir kart üzerinde en az 30 sn konsantre olarak düşünülmelidir ve vericinin konsantrasyonu çok önemlidir. Vericinin deney sırasında zihnini meşgul etmemelidir.Alıcı şahıs kesinlikle mantık yürütmeden içine doğacak olan düşünceyi beklemelidir.Hem alıcının hemde vericinin gözleri açık yada kapalı olabilir ancak,verici için gözlerin açık olarak şekle bakması daha iyidir.Böylece konsantrasyonunu daha iyi sağlayacaktır.
2-3 adetin doğru olarak bilinmesi tesadüfle açıklanabilir. Bir kaç deneme sonunda eğer bu oranın üzerine çıkılamıyorsa çalışmadan gerekli verim alınamıyor demektir.Bu alıcıdan yada vericiden kaynaklanabilir.Böyle bir durumda eşler birbirine uyum sağlayamamış olabilir,eşlerin değiştirilip tekrar denenmesi yararlı olabilir. 5 adet,kritik bir sayıdır.Bu yüzden bu sayıya 'sınır rakamı' denir.İlk çalışmalarda bu sayı yeterli olmasına karşın, bir kaç ay içinde bu sanır aşılamıyorsa yine çalışmalarınızın veriminin yeterli olamadığını düşünebilirsiniz.Eşinizi değiştirerek denemelere devam edebilirsiniz. 5-10 adet, telepatik algılama yeteneğinizin çalışmaya başladığını gösterir.Denemelere devam ettikçe, oranınızın arttığını göreceksiniz. Başka eşlerle de denemeler yaparak daha verimli algılamalar yapabilip yapamadığınızı kontrol ediniz.Veriminiz artmıyorsa aynı eşle devam ediniz.Bu noktada verici olmaya mı yoksa alıcı olmaya mı yatkınsınız, kesin olarak bir ayırım yapmanız gerekiyor.Hangisine daha yatkınsanız o yönde çalışmalarınızı sürdürünüz. 10-15 adet,telepati yeteneğinizin varlığını gösteren yeterli orandır. 15-20 adet,ileri seviyede telepati yeteneklerinin hem alıcıda hemde vericide gelişmiş olduğunu gösterir. 20-25 adet,çok ender olarak görülen ve tam başarının yakalandığı en üst seviyedir.Eşler arasındaki büyük uyumun da göstergesidir...
Bu uygulama için bir verici ve bir alici gerekiyor.İlk olarak verici ve alicinin birer kağıt kalemi olmalı.Verici çizmeyi kararlaştırdığı nesneyi önce zihnide çizmeli sonra kağıda çizmeye başlamalı,çizerken de onu alıcının zihnine yansıttığını düşünmelidir. Alıcı ilk zihinsel görüntüyü alınca çizmeye başlamalıdır. İlk telepati denemesinde alıcının çizdiği,vericininkinin aynısı olmasına gerek yoktur,sadece mantıksal bir benzerlik olması bile yeterlidir.
İnsanlarda telepatik yeteneğin bulunup bulunmadığının ortaya çıkarılması ile ilgili,laboratuarlarda yapılan denemelere çok benzer bir testte budur.Eğer bu çeşit bir denemeden daha önce geçmediyseniz,telepati çalışmalarınıza başlamadan önce bunu uygulamanız isabetli olacaktır.Her şeyden önce zihni tüm düşüncelerden arındırmalısınız.Teste başlamadan önce birkaç dakika tam bir sessizlik ve sükunet içinde bedeninizi ve zihninizi dinlendirmelisiniz.Test için kağıt,kalem,bir takım Zener kartı (Zener kartınız yoksa kendiniz de yapabilirsiniz.Yeter ki ters çevirdiğinizde ön yüzlerinde hangi şeklin bulunduğu belli olmasın.Bunlar üzerlerinde beş ayrı şekil 'artı-daire-kare-yıldız-dalgalı' taşıyan 25'lik bir deste karttır.),sessiz bir oda,iki iskemle,bir küçük masa gereklidir.Süjeyi rahat bir iskemleye ve odanın bir ucuna oturtun.Test sırasında alıcıyla verici arkaları birbirine dönük olarak oturmalıdırlar. Göndericinin önünde, üzerinde Zener kartları bulunan küçük masa ve her iki süjenin elinde birer kalem bulunmalıdır.Verici süje kartları karıştırarak, içlerinden birini zihnine projekte ettiğini hissedince kalemiyle (hazır olduğunu belirtmek için) masaya bir defa vuracak.Bunun üzerine alıcı süje,vericinin zihnine hangi şeklin projekte edilmiş olduğunun 'görmeye'çalışacaktır.Bunu gördüğü zaman,alıcı süje önündeki (yada elindeki) kağıda yazacak ve bunu belirtmek için kalemiyle bir yere vuracak ki,verici zaman geçirmeden ikinci kart konsantre olsun ve deney bu şekilde 25 kart tamamlanıncaya kadar devam etsin. Her bir kart üzerinde en az 30 sn konsantre olarak düşünülmelidir ve vericinin konsantrasyonu çok önemlidir. Vericinin deney sırasında zihnini meşgul etmemelidir.Alıcı şahıs kesinlikle mantık yürütmeden içine doğacak olan düşünceyi beklemelidir.Hem alıcının hemde vericinin gözleri açık yada kapalı olabilir ancak,verici için gözlerin açık olarak şekle bakması daha iyidir.Böylece konsantrasyonunu daha iyi sağlayacaktır.
2-3 adetin doğru olarak bilinmesi tesadüfle açıklanabilir. Bir kaç deneme sonunda eğer bu oranın üzerine çıkılamıyorsa çalışmadan gerekli verim alınamıyor demektir.Bu alıcıdan yada vericiden kaynaklanabilir.Böyle bir durumda eşler birbirine uyum sağlayamamış olabilir,eşlerin değiştirilip tekrar denenmesi yararlı olabilir. 5 adet,kritik bir sayıdır.Bu yüzden bu sayıya 'sınır rakamı' denir.İlk çalışmalarda bu sayı yeterli olmasına karşın, bir kaç ay içinde bu sanır aşılamıyorsa yine çalışmalarınızın veriminin yeterli olamadığını düşünebilirsiniz.Eşinizi değiştirerek denemelere devam edebilirsiniz. 5-10 adet, telepatik algılama yeteneğinizin çalışmaya başladığını gösterir.Denemelere devam ettikçe, oranınızın arttığını göreceksiniz. Başka eşlerle de denemeler yaparak daha verimli algılamalar yapabilip yapamadığınızı kontrol ediniz.Veriminiz artmıyorsa aynı eşle devam ediniz.Bu noktada verici olmaya mı yoksa alıcı olmaya mı yatkınsınız, kesin olarak bir ayırım yapmanız gerekiyor.Hangisine daha yatkınsanız o yönde çalışmalarınızı sürdürünüz. 10-15 adet,telepati yeteneğinizin varlığını gösteren yeterli orandır. 15-20 adet,ileri seviyede telepati yeteneklerinin hem alıcıda hemde vericide gelişmiş olduğunu gösterir. 20-25 adet,çok ender olarak görülen ve tam başarının yakalandığı en üst seviyedir.Eşler arasındaki büyük uyumun da göstergesidir...
Telepati, evrensel bir iletişim
aracıdır. Zamanla ve mekanla sınırlandırılamaz. Bu iletişimsel titreşim,
imajinasyon, düşünce yada sembolizm tarzında ortaya çıkan etki alışı ve
verişidir.Bu türdeki olaylar her geçen gün başımıza gelebilir, yani sıklıkla
karşılaşabiliriz. Fakat bu durumu yaşayan kişiler kabullenmezler hatta
rastlantı der, geçer giderler. Örneğin, bir arkadaşımız birden bire karşımız
çıktığında, 'Ne tuhaf, şimdi seni düşünüyordum' deriz.
Şunu kesinlikle kabul etmemiz gereklidir ki, insan, şuurunu ve duyu dışı algılamalarını yönlendirerek, karşısındaki insanın düşüncelerini algılayacağı gibi aynı zamanda da kendi düşüncelerini de başka zihinlere aktarabilir. Telepati yeteneği, belli oranlar dahilinde bütün insanlarda vardır. Aralarında sempatik titreşim frekansı doğmuş kişiler arasında ise, bu çok daha yoğundur. Telepatinin en belirgin şekli ise ikizlerin ve özdeş ikizlerin arasında gözlemlenmiştir.
Hemen hiçbir çalışma yapılmadan meydana bu yetenek, ikizler arasında doğal bir biçimde kullanılmaktadır. Tarihin başlangıcından itibaren bugüne dek telepatiyi görmek mümkündür, ancak yazılı kayıtların hepsinde çok farklı zamanlara rastlayarak ortaya çıkar.
Telepatinin Tarihçesi :
Kökeni çok eski zamanlara, dayanan telepatinin o çağlarda insanların, telepatik yeteneklerini günümüze dek çok daha iyi kullandıklarına dair çeşitli teoriler mevcuttur. Dünyanın sayılı parapsikologlarından biri olan, parapsikolojiye büyük emekleri geçen Duke Üniversitesi profesörlerinden Dr. Joshep B. Rhine, konuya İngilizce karşılığı olan Extra Sensory Perception yani Duyular Ötesi İdrak ismini vermiştir. Rhine, yaptığı çalışmalar neticesinde telepatinin bilimsel olarak da kanıtlanmasını sağlamıştır. Daha sonraki dönemlerde geliştirilen araştırmalar sonucunda olay Amerika'nın dışında, Rusya'da en ince ayrıntılarına kadar incelenmiştir ve de her iki ülkenin beraberce yaptıkları deneylerin neticesinde olay bilimsel olarak tam anlamıyla kanıtlanmış oldu.
Antik çağlara dönecek olursak, yani günümüzden iki bin yıl öncesinde telepati konusunun Aristo ve Çiçero tarafından da ele alındığını görmekteyiz. 1965 yılında yapılan bir seminerde olaylar dar bir çerçeve içerisinde alındı ve hedefine ulaşamadı. Fakat 1969 yılında Los Angeles'da yapılan bir başka seminerde ise son derece konuyla alakalı kararlar çıktı ve de ilginç gelişmeler yaşandı. Bu konferansta telepatinin rüyalara olan bağlantısı ve düşünce nakillerinde heyecanların etkileşiminin ne olduğu gibi pek çok konu işlendi. Sevindirici bir gelişim içinde, seminere katılan insanların hemen hepsi de profesör olmalarına karşın, konular hakkında da hiçbir şekilde itirazda bulunmamalarıydı.
Telepati Deneylerine Bir Örnek :
Atlantik Okyanusun'da 25 Temmuz 1959 tarihinde, Amerika'nın ilk olan atom deniz altısı Nautilius, on altı gün süren telepatik deneylere ev sahipliği yapmıştır. Deneyin bir uzantısı olan denizaltı da Teğmen Jones, özel bir kamarada alıcı durumunda, deneyin diğer uzantısı olan Kuzey Caroline Üniversitesi'nde ise öğrenci Smith Durham verici olarak hazır bulunmaktaydı. Durham, özel bir odada ve sıkı tedbirler altında, önündeki özel kutu içerisinde beş ayrı şekilden oluşan bin adet zener kartı ile deneyi başlatıyor ve de her geçen gün belli saatler dahilinde iki defa olmak suretiyle otomatik kart karıştırıcının karşı kısmına oturuyordu. Makine, Durham' ın önüne birer dakika aralıkla kart fırlatıyor, o da fırlatılan kartlar üzerine konsantre olmaya çalışıyordu. Teğmen Jones ise, Atlantik Okyanusu' nun yüzlerce metre kadar derinliğinde bu kartları bulmaya çalışıyordu. Tahmin ettiği şekilleri bir kağıda yazmak suretiyle kaptana teslim ediyor, kaptanda onları bir zarfın içerisine koyarak ağzını mühürlüyordu. On altı günün sonunda Nautilius' dan gelen kartlar araştırma merkezinin kasasındaki kartlarla karşılaştırıldığında ortaya çıkan netice oldukça şaşırtıcıydı; aynı tarihli kağıtlardaki işaretlerin dizilişinin sırası birbirini tıpa tıp tutuyordu. Başarı yüzde yetmiş oranında sağlanmıştı ve hiçbir şüphe götürür yanı yoktu Bu deney çok sıkı güvenlik önlemleri alınarak gerçekleştirilmişti.
Uzayda Bir Telepati Deneyi :
Amerikalı yetkililer, uzun bir süre sır olarak saklamalarına rağmen, astronotlarının uzayda gerçekleştirdikleri çeşitli deneyler yaptıklarını açıklamışlardı. Bu konu hakkında bilinen en önemli deney, Apollo-14 astronotları tarafından gerçekleştirildi. Öğle bir olaydı ki, bu yolculuk esnasında NASA' dan verilen telepatik bir şifreyle, yörünge değişikliğinin yapılması bile sağlanmıştır. 31 Ocak - 9 Şubat 1971 tarihleri arasında Apollo-14 Kaptanı E.D. Mitchell dört ayrı kişi ile telepati deneyleri yaptı. Bu deneylerin ikisi gidiş esnasında, diğer ikisi de dönüş esnasında gerçekleştirildi. Bu deneyler esnasında standart telepati kartları kullanandı, her bir karta konsantre süresi olarak birer saniye verildi. Bu telepatik kart işlemleri tam olarak yirmi beş kez uygulandı ve sonuç pozitifti.
Şunu kesinlikle kabul etmemiz gereklidir ki, insan, şuurunu ve duyu dışı algılamalarını yönlendirerek, karşısındaki insanın düşüncelerini algılayacağı gibi aynı zamanda da kendi düşüncelerini de başka zihinlere aktarabilir. Telepati yeteneği, belli oranlar dahilinde bütün insanlarda vardır. Aralarında sempatik titreşim frekansı doğmuş kişiler arasında ise, bu çok daha yoğundur. Telepatinin en belirgin şekli ise ikizlerin ve özdeş ikizlerin arasında gözlemlenmiştir.
Hemen hiçbir çalışma yapılmadan meydana bu yetenek, ikizler arasında doğal bir biçimde kullanılmaktadır. Tarihin başlangıcından itibaren bugüne dek telepatiyi görmek mümkündür, ancak yazılı kayıtların hepsinde çok farklı zamanlara rastlayarak ortaya çıkar.
Telepatinin Tarihçesi :
Kökeni çok eski zamanlara, dayanan telepatinin o çağlarda insanların, telepatik yeteneklerini günümüze dek çok daha iyi kullandıklarına dair çeşitli teoriler mevcuttur. Dünyanın sayılı parapsikologlarından biri olan, parapsikolojiye büyük emekleri geçen Duke Üniversitesi profesörlerinden Dr. Joshep B. Rhine, konuya İngilizce karşılığı olan Extra Sensory Perception yani Duyular Ötesi İdrak ismini vermiştir. Rhine, yaptığı çalışmalar neticesinde telepatinin bilimsel olarak da kanıtlanmasını sağlamıştır. Daha sonraki dönemlerde geliştirilen araştırmalar sonucunda olay Amerika'nın dışında, Rusya'da en ince ayrıntılarına kadar incelenmiştir ve de her iki ülkenin beraberce yaptıkları deneylerin neticesinde olay bilimsel olarak tam anlamıyla kanıtlanmış oldu.
Antik çağlara dönecek olursak, yani günümüzden iki bin yıl öncesinde telepati konusunun Aristo ve Çiçero tarafından da ele alındığını görmekteyiz. 1965 yılında yapılan bir seminerde olaylar dar bir çerçeve içerisinde alındı ve hedefine ulaşamadı. Fakat 1969 yılında Los Angeles'da yapılan bir başka seminerde ise son derece konuyla alakalı kararlar çıktı ve de ilginç gelişmeler yaşandı. Bu konferansta telepatinin rüyalara olan bağlantısı ve düşünce nakillerinde heyecanların etkileşiminin ne olduğu gibi pek çok konu işlendi. Sevindirici bir gelişim içinde, seminere katılan insanların hemen hepsi de profesör olmalarına karşın, konular hakkında da hiçbir şekilde itirazda bulunmamalarıydı.
Telepati Deneylerine Bir Örnek :
Atlantik Okyanusun'da 25 Temmuz 1959 tarihinde, Amerika'nın ilk olan atom deniz altısı Nautilius, on altı gün süren telepatik deneylere ev sahipliği yapmıştır. Deneyin bir uzantısı olan denizaltı da Teğmen Jones, özel bir kamarada alıcı durumunda, deneyin diğer uzantısı olan Kuzey Caroline Üniversitesi'nde ise öğrenci Smith Durham verici olarak hazır bulunmaktaydı. Durham, özel bir odada ve sıkı tedbirler altında, önündeki özel kutu içerisinde beş ayrı şekilden oluşan bin adet zener kartı ile deneyi başlatıyor ve de her geçen gün belli saatler dahilinde iki defa olmak suretiyle otomatik kart karıştırıcının karşı kısmına oturuyordu. Makine, Durham' ın önüne birer dakika aralıkla kart fırlatıyor, o da fırlatılan kartlar üzerine konsantre olmaya çalışıyordu. Teğmen Jones ise, Atlantik Okyanusu' nun yüzlerce metre kadar derinliğinde bu kartları bulmaya çalışıyordu. Tahmin ettiği şekilleri bir kağıda yazmak suretiyle kaptana teslim ediyor, kaptanda onları bir zarfın içerisine koyarak ağzını mühürlüyordu. On altı günün sonunda Nautilius' dan gelen kartlar araştırma merkezinin kasasındaki kartlarla karşılaştırıldığında ortaya çıkan netice oldukça şaşırtıcıydı; aynı tarihli kağıtlardaki işaretlerin dizilişinin sırası birbirini tıpa tıp tutuyordu. Başarı yüzde yetmiş oranında sağlanmıştı ve hiçbir şüphe götürür yanı yoktu Bu deney çok sıkı güvenlik önlemleri alınarak gerçekleştirilmişti.
Uzayda Bir Telepati Deneyi :
Amerikalı yetkililer, uzun bir süre sır olarak saklamalarına rağmen, astronotlarının uzayda gerçekleştirdikleri çeşitli deneyler yaptıklarını açıklamışlardı. Bu konu hakkında bilinen en önemli deney, Apollo-14 astronotları tarafından gerçekleştirildi. Öğle bir olaydı ki, bu yolculuk esnasında NASA' dan verilen telepatik bir şifreyle, yörünge değişikliğinin yapılması bile sağlanmıştır. 31 Ocak - 9 Şubat 1971 tarihleri arasında Apollo-14 Kaptanı E.D. Mitchell dört ayrı kişi ile telepati deneyleri yaptı. Bu deneylerin ikisi gidiş esnasında, diğer ikisi de dönüş esnasında gerçekleştirildi. Bu deneyler esnasında standart telepati kartları kullanandı, her bir karta konsantre süresi olarak birer saniye verildi. Bu telepatik kart işlemleri tam olarak yirmi beş kez uygulandı ve sonuç pozitifti.
Bu çapalamak ne ben anlamadım
YanıtlaSilYimirta
YanıtlaSil